Kurumsal hayatta çalışırken marka yaratmaya karar verdin. O dönemi anlatır mısın nasıl gelişti süreç?
Evet, çalışma hayatımın ilk yedi senesi tamamen farklı bir sektörde geçti, önde gelen hızlı tüketim ürünleri şirketlerinden birinin pazarlama bölümünde marka yöneticiliği yaptım, bunun bana marka kurma sürecindeki faydası çok büyük. Ama moda sektörüne duyulan ilgi çocukluktan kendini belli ediyor bence. Ben çok küçük yaştan itibaren hem sürekli çizim yapan hem de kıyafetleri kesip biçmeye meraklı bir çocuktum. Bununla ilgili şeyler yapmak da uzun süredir hayalimdeydi ve doğum iznine ayrıldığım dönemde kendimle baş başa kalınca hayalini uzun süredir kurduğum şeyin peşinden gitmeye karar verdim. Hayatımdaki en büyük değişimi yaşadığım bu dönemin ilhamından güç alarak yarattım diyebilirim. Büyük bir sevgi, heyecan, inanç ve pozitif destek vardı arkasında, en büyük şansım buydu bence.
Piece of White stilini nasıl tanımlarsın?
Minimalist, klasik, rahat ama şık ve zamansız. Piece of White kadını özgüvenli ve ne istediğini bilen, sezon trendlerinin çok etkisinde kalmayan, giydiği parçayı kendi tarzı ve stiliyle ortaya koyan kadın diyebiliriz aslında. Her bir parça giyen kişinin karakterini ve stilini sahipleniyor.
Markanı kurduktan sonra çocukların dünyaya geldi ardından Vietnam’a şimdi de Londra’ya yerleştin. Hem yeni bir marka hem de radikal değişiklikleri bir arada nasıl yönettin?
Hiç kolay bir süreç değildi tabii ki. İstanbul içinde bile taşınmak zorken bunu kıtalar arası iki doğum üst üste hepsini bir arada yapmak zaten başlı başına bir serüven. Hele ki Vietnam hem çok uzak hem de Asya kültürü bambaşka. Son beş senedir yaklaşık sekiz kere taşındığımız için artık bunu ailecek çok pratik hale getirmeye çalışıyoruz. Uzakta olmak ve bir şeyleri uzaktan idare etmeye çalışmak çok zor tabii ki ama ben bu süreci mümkün olduğunca fırsata çevirmeye çalışıyorum. Bulunduğum yerin bana ve işime ne gibi bir faydası olabilir buna odaklanmaya çalışıyorum. Mesela geçtiğimiz yaz çıkan koleksiyonumuzda iki sene önce Vietnam’da keşfettiğim iki farklı kumaşı kullanmıştık; değişik bir ham ipek ve şantuk ipek. Kumaşı gezdiğim gördüğüm farklı bir yerden tedarik ediyorsam, o tasarımı yaratırken o bölgeden de mutlaka bir şekilde etkileniyorum. Vietnam’da yaşadığım dönemde tüm Asya’da gezdiğimiz bölgelerden özellikle kumaş tedariği ile ilgili deneyim ve kaynaklar kazanmış oldum. Londra’ya taşınma süreci ise nispeten daha kolay oldu. Hem yakın olması hem bildiğimiz bir yer olması hem de son altı aydır COVID sebebiyle uzaktan çalışmaya herkesin adapte olmuş olması ve fiziksel olarak nerede olduğumuzun çok da önemli olmaması benim için bu süreci kolaylaştıran etkenlerin başında.
Yerli, yabancı birçok isimde senin tasarımlarını görüyoruz. Rosie Huntington–Whiteley de bu isimlerden biriydi. Tasarımını onun üzerinde gördüğünde neler hissettin?
Çok gurur verici! Rosie Huntington- Whiteley’nin bizim ürünümüzü giyip Instagram hesabından paylaşmış olması benim ve bu marka için emeği geçen herkes için çok gurur ve heyecan verici bir andı. Daha markayı kurmayı hayal ettiğim günlerin üzerinden birkaç ay geçtikten sonra tesadüfen ünlü bir ismin markayı öğrenip almak için mesaj attığı ilk gün yaşadığım heyecanı hala unutamıyorum. Ama zaten doğasında yaratıcılık olan ve insanlarla buluşan işlerin hepsi bana göre çok motive edici, kendin hayal edip çizip tasarladığın bir şeyi sonrasında birilerinin üzerinde görmek tarifsiz bir tatmin ve motivasyon.
Sonbahar-kış sezonunda koleksiyonunda ne tür tasarımlar öne çıkıyor?
Sonbahar-Kış koleksiyonumuzda marka adına çok fazla yenilik var. Öncelikle deri gömlekler ve kalın koton tulumlar başlıca ön plana çıkan parçalar. Keskin hatların ve çizgileri çok net tasarımların olduğu ve de ilk defa deri kullandığımız bir koleksiyon. Bu koleksiyonumuzda başka bir sürpriz haberimiz de ilk kez renk alternatiflerine yer vermiş olmamız. Bu çok uzun zamandır kulak verdiğimiz bir talepti, ancak markanın kimliği tam oturmadan bunu plana almamıştık. 3. senemizin sonunda bunu hayata geçirmeye karar verdik. Bundan sonra da tabii ki beyaz gömlekleri ana ürün olarak tutmaya devam ederek, üç rengin üzerine çıkmadan ve renkleri klasik ve nötr renkler olacak şekilde her koleksiyonumuzda birkaç renk alternatifini sunuyor olacağız.
Fotoğraf: James D. KELLY