6/8
Gün Bilgin: Oğlum doğmadan öncesine baktığımda kafamda sadece kim bilir nerede ne zaman gördüğüm, yolda yürüyen bir Down sendromlu delikanlının fotoğrafını buluyorum. Gerçek anlamda büyük oğlum Robert Cem doğduğunda, onu kucağıma aldığımda tanıştım. Sonra Down sendromu beni, ben onu yakinen tanıdık, birlikte yaşamayı bile öğrendik.
Fery Elhadef: 18 sene önce zihinsel engellilere eğitim veren bir devlet okulunda gönüllü olarak çalışmaya başladım. Orda Nil adında, sekiz yaşında çok tatlı bir kız öğrencim vardı. İlk tanışmam, ilk heyecanım onunla başladı.
Bu derneğin kurucu üyesi olmanın hayatınıza kattığı en büyük anlam ne oldu?
Fulya Ekmen: Her zaman insanların hayatını değiştirecek bir şeyler yapamadığım için kendimi eksik hissetmişimdir. Kızımla birlikte önce benim hayatım değişti, ardından onun verdiği güç ile başka ailelere, diğer Down sendromlu çocuklara yardımcı olma fırsatını yakaladım. Allah size istediklerini veriyor sanırım. Ben dünyada daha anlamlı bir yere sahip olmayı istiyordum; bu gerçekleşti.
Gün Bilgin: Robert Cem doğduğunda bize çizilen ama aslında gerçek olmayan karanlık tablo yüzünden yaşadığım o korkunç çaresizlik hissi ve daha sonra yapabileceğimiz çok, ama pek çok şeyin olduğunu anladığımda hissettiğim ümit bana ışık tuttu hep. 22 yıldır da tüm gücümle bu ümidi yansıtarak çocuklarımızın ve ailelerinin yanında oldum. Down sendromu çok bedeller ödetti ama bana hayat amacımı da verdi. Vererek almayı öğretti. Vermenin büyütücü gücünü gösterdi. Üstüne üstlük varlığımın bu dünyayı birazcık olsun daha iyi bir yere çevirmeye muktedir olduğunu gösterdi. Bunun muhteşemliği ancak yaşanarak anlaşılan bir şey.