SANİYELERİN PEŞİNDE, ORİJİNAL VE DENGEDE

CD şirketinin kurucu ortağı ve aynı zamanda Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı başarılı televizyoncu Esra Oflaz Güvenkaya, saniyelerin peşinde koşan, ancak konuşurken gözlerinizin içine bakarak doğal ve samimi duruşunu net bir şekilde size geçiren başarılı bir iş kadını. Kariyeri kadar anne rolüyle de ön plana çıkan Güvenkaya’nın, kuralları belli; orijinallik, denge ve çalışma azmi. Yakın gelecekte geçici olarak kızı Almina Su’nun eğitimi için Londra’ya yerleşmeye karar veren, gelecek sezon için yeni program hazırlıklarını tamamladıklarını ve çok heyecanlı olduklarını anlatan, kendini mistik olarak tanımladığından meditatif yaşam tarzının gerekliliklerini hiçbir zaman atlamadığını söyleyen Esra Oflaz Güvenkaya ile Bodrum-İstanbul hattı arasında yeni değişimlerin arifesindeyken konuştuk. Önce Bodrum’daki huzurlu sığınağı evine konuk olduk, ardından peşine düşüp İstanbul’daki ofisinin kapısını çaldık.

Hafta sonu Bodrum’a kaçıp, hafta içi İstanbul’da çalışmalarını sürdüren isimlerdensiniz. Nasıl gidiyor bu trafik? Neler yapıyorsunuz? Yaz döneminde oldukça yoğun ama bir o kadar da keyifli bir tempom var. Aslında bir hafta Bodrum’da, bir hafta İstanbul’da olmak üzere dönüşümlü geçirdim yazı. İstanbul’dayken; yoğun bir şekilde kanalların yeni sezon hazırlıkları ile ilgili şirketler ve stüdyolar arasında koşuşturuyorum. Bodrum’daykense hafta sonlarını ailemle dinlenerek ve eğlenerek geçiriyorum.

Rutin bir gününüzü anlatmanızı istesek? Şöyle ki; sabah erken kalkıp kahvaltıdan sonra yoga, pilates veya kardio ile güne başlıyorum. Sonrasında Bodrum’daki evde ofisime çıkıp, İstanbul’a ve yurtdışına konferans konuşmalarıyla bağlanıp, işlerimi yapıyorum. Kızım uyanınca, onunla vakit geçiriyorum. Öğlen yemeğinden sonra kızım kumsala inince ben tekrar işlerime dönüyorum. Saat 18:00 gibi işleri bitirip, yüzmek ve sosyalleşmek için ben de kızımın yanına katılıyorum. Bodrum’da yoğun çalışsam da buradaki hayatımı çok seviyorum. Kızımla bolca vakit geçirebiliyorum, hiç trafik olmadığı için muazzam bir zaman tasarrufum oluyor. Bu zamanı bisiklete binerek, bostanımda meyve sebze yetiştirerek, kitap okuyarak değerlendiriyorum. Bol bol da dostlarımı evde ağırlıyorum.

Yaz aylarının yaşattığı rehavetin ardından İstanbul’a kesin dönüş güç olmayacak mı? Adaptasyon süreci adına herhangi bir hazırlık var mı? Hala Bodrum’daki evimizi kapatmadım o yüzden Eylül sonlarına kadar bu tempoda devam edeceğim. Her cuma Bodrum’a dönmeyi dört gözle bekliyorum. Eylül sonu itibarıyla gene hummalı bir program beni bekliyor ancak buna çok alışığım. Şok etkisi yapmıyor artık. Lokal işlerime ek olarak, Cannes’daki  Televizyon Fuarı, Londra seyahatim, Amerika Billboard Töreni önümüzdeki 3 ay içindeki birkaç organizasyonumdan…

Bir gün mutlaka Bodrum’a yerleşeceğim dediğiniz oluyor mu? Ya da hayalinizde başka bir yer var mı? Bodrum’u yazın seviyorum. Kışın büyük şehir insanıyım. İstanbul’daki yaşam tarzı bana uygun. Ne kadar bağımlılıkları az olan bir İkizler-Aslan kadını da olsam, yaşım ilerledikçe şehrime olan bağlılığım daha da arttı. Ancak yakın gelecekte birkaç ayımı İngiltere’de geçireceğim bir sisteme geçmeyi planlıyorum. Kızım Londra’da okusun diye bir dileğim var.

Yeni sezonla birlikte yeni kararlar alınır, sizin bu anlamda aldığınız yeni bir karar var mı? Benim için hayatımda en önemli şey  “kızım”. Tüm hayatımın merkezinde O var. Onun önceliğinde şekillendiriyorum diğer kararlarımı. Mesela onun yaşı itibarıyla ve eğitim sebebiyle, Londra’da birkaç ay yaşamayı planlarımın arasına aldım. Eşim ve işim de paralel olarak organize oluyoruz. Ardından da kişisel gelişimim geliyor. Benim için bu çok önemli. Kendimi mistik olarak tanımladığımdan, holistik dengeye inanıyorum. Yani beden, zihin ve ruh dengesine... Günlük olarak meditasyon yapar, zikir de yaparım. Kendimi dengede tutmaya çalışırım. Çok yoğun bir tempoda yaşadığımdan oldukça zor bir iş. Senede iki kere de birer haftalığına holsitik merkezlere giderim. Mesela bu sene Tayland’daki Chiva Som’daydım. Bu yıl sonunda ise  Brian Weiss ile hipnoz ve geçmiş yaşam seminerine katılacağım.   

Peki, ofisteki Esra Oflaz ile normal günlük hayattaki Esra Oflaz arasında ne tür bir çizgi var? Prensipleriniz neler? İş hayatındaki Esra Oflaz, profesyoneldir. İşi ile duygularını ayırır ancak sezgilerine yer verir. Bu günlere sıfırdan, çok çalışarak geldiğim için, iş hayatını çok ciddiye alıyorum. Sorumluluklarımı hiç atlamam, yaptığım işe tüm kalbimi, konsantrasyonumu koyarım. Sinirlendiğimde ofiste beş dakikalık meditasyonlarım vardır.Nefes ile onları yapar, sakinleşirim. Özel hayattaki Esra ise naiftir, ruhanidir, duygusaldır, yüksek tolerasyonludur.

Yaşam tarzınız, stiliniz, beğenileriniz ardında nasıl bir motivasyon var? Sadece kendim gibiyim sanırım. Kendim olmak için alan açtım. Kendi doğrularımda ilerledim. Hatalar yaptım, kayıplarım oldu ancak yaşamı bir öğrenme süreci olarak benimsedim, derslerimi aldım ama hep ilerledim.

Başkalarının ne düşündüğünü umursamadım. Kendime yakıştırdıklarım, kendi beğenilerim stilim oldu. Kısaca ruhumun ışıldamasına izin verdim.   Orijinalliği nasıl tanımlarsınız? Ben orijinalliği insanın kendi olabilmesi olarak görüyorum ki zor bir konu. Bebekken çok özgün bir ruh ile doğuyoruz ve 5 yaşına kadar bu özgünlüğü koruyoruz. Ancak  aile, çevre, eğitim gibi şartlanmışlıklar ve programlarla maalesef bu özgünlüğü kaybediyoruz. O yüzden insanın olgunlaştıkça tekrardan kendi özgünlüğü, orijinalliği ile bağlantı kurması, kendi olmayı hatırlaması gerekiyor. Kendi olduğunda ise muazzam orijinal oluyor otomatikman. Ben de özgün insanları çok seviyorum.

Tekrar Bodrum’a dönecek olursak aile buluşmalarının yaşandığı, herkesin kıymetlisi Pazar günleri neler yapıyorsunuz? Pazar günü Bodrum’da bahçede büyük bir kahvaltı ile güne başlarız. Klasik müzikler, operalar ve jazz eşlik eder genelde kahvaltımıza. Ardından kızımla SPA’ya gideriz. Beraber spor ve buhar banyosu yaparız. Sonra da eşimi de alıp kumsala ineriz. Akşam da genelde ailece barbekü yapar ve film izleriz.  

Bodrum’daki eviniz oldukça keyifli döşenmiş. Bu evin enerjisi hakkında neler düşünüyorsunuz? Bodrum’daki villanın mimarisi modern. Enerjisi çok güzel. Büyük bir bahçesi var, peyzajıyla çok uğraştım hala da tam istediğim gibi olmadı. Evde toprak enerjisi var. Ancak sanat eserleriyle; tablolar, heykeller, cam objeler ile renklendirdim. Sıcak, minimalistik ve zen enerjili bir ev oldu. Evimin içinde bol bol kaplan tabloları, objeleri bulunur. Feng Shui’ye göre beni koruduğuna inanırım. Kaplan benim için önemli bir figür örneğin üzerimde de illa bir kaplan figürü taşırım. Ruhani olarak kaplanın enerjisi beni korur.

Ve tabii güzellik, yeni mevsime hazırlık için ne tür ritüeller söz konusu? Yaz sonu bir cilt bakımı ve bir haftalık bir detoks programı uygulayacağım. Günlük olarak meditasyon ve chakra dengelemelerim, bağlantı ve şifa çalışmalarım zaten devam ediyor.

Yeni sezona dair ne tür planlar, projeler var? Yeni açılan, A+E Network’un dünya birincisi kadın kanalı “Lifetime” yeni sezonda vaktimin büyük kısmını alıyor. Diğer yandan bu ay yepyeni bir televizyon programıyla izleyici karşısındayız. Bol ödüllü yabancı  format  “Man vs child” Türkiye adaptasyonu Lifetime’da  “Büyümüş de Şef olmuş” ismiyle yayınlanıyor. Bu benim için çok heyecan verici bir proje. Türkiye’nin 08-16 yaş arası en yetenekli genç aşçıları ile profesyonel olarak eğitilmiş yetişkin aşçılarla karşı karşıya geliyor. Ardından da 19 Eylül’de yeni Kadın programımız Özge Ulusoy sunumu ile başlayacak.