Sanat mı Bilim Mi?

Sanat alanındaki değişimler ve yeni akımlar, farklı gerçeklikleri hayatımızın bir parçası haline getiriyor. Yaşayan organizmalar ve gen teknolojisinin materyal olduğu, sanatsal üretimin bilimle buluştuğu biyo-sanatı mercek altına aldık.

YAZAR: Kübra Bıçak
ABONE OL
12 Mayıs 2021 Çarşamba 12:39 | Son Güncellenme:
Sanat mı Bilim Mi?
1/3

Mundi, C-Print Fotoğraf



Sanat ve bilimin uyumsuz olduğu düşünülebilir. Sanat, yaratıcılıktan, soyut düşüncelerden açık kurallar dizisinden doğarken; bilim ise mantık, gerçekler ve yapı yasalarına dayanır. Bu iki zıt kutbun birleşimden doğan biyo-sanat, bilimde kullanılan yöntem ve teknoloji ile gerçekleşen performans olarak dikkat çekiyor. Günümüzde yeni tanımlamalara yol açtığı için yaratıcılığın sınırlarını zorlayan biyo-sanat, bilimin salt doğruları ile sanatın uçsuz bucaksız hayal gücünü aynı potada buluşturuyor. Canlı doku, bakteri ve organizmaların yaşam süreçleri ile çalışan biyo-sanat, düşünce ve yaratım için yenilikçi, pratik ve teorik bir yaklaşım sunuyor. Bu akım ile yaşayan organizmalar ve gen teknolojisi sanatçılar için materyal haline gelirken, sanatçıların stüdyoları bilim insanlarının laboratuvarlarına dönüşüyor adeta. Bu iç içe geçmişlik bilim ve sanatın beraberliği adına farklı alanlar da açıyor. Biyo-sanat tarihine baktığımızda 20. yüzyılın sonunda Joe Davis ve Eduardo Kac gibi öncü sanatçıların çalışmalarıyla ün kazandığını görüyoruz. 1986 yılında Joe Davis, bir bakteriyi kodlamak için genetikçi Dan Boyd ile iş birliği yaparak "Microvenus" adlı bir üretim gerçekleştirdi. 1997 yılında ise Brezilyalı yeni medya sanatçısı Eduardo Kac, "Time Capsule" adlı performansıyla bellek mikroçipini ayak bileğine yerleştirdi, insan bünyesinin dijital belleği sorunsalına bir mikroçip nakli yoluyla yaklaştı. Kac'ın biyo-sanat alanında ün kazanmasını sağlayan diğer performans ise 2011 yılında Alba adında bir tavşanın yumurtasına yeşil bir floresan madde enjekte ettiği çalışması. Alba'nın genetik yapısına yeşil floresan proteini dahil edilerek, gün ışığında beyaz, geceleri floresan yeşili olarak görünmesi sağlanmıştı. Joe Davis ve Eduardo Kac'ın bu çalışmaları canlı bir organizmaya müdahalenin sanat olarak adlandırılamayacağı tartışmalarını da beraberinde getirmişti. Buna rağmen bilimin sanatla buluşmasının yeni yol ve yöntemler açması, bu alanda pek çok çalışmaya da ön ayak oldu. Sanatsal söylemlerin bilimin yöntem ve araçlarıyla izleyiciye sunulması farkındalık yaratan performansları çoğalttı. Stelarc, 2015 yılında kendi koluna taktırdığı kulak ile robotlar ve insanlar arasında bir farkın olmadığına vurgu yaptı. Sephen Wilson'ın insan ve Protozoa hakkındaki enstalasyonu bakteriler konusunda farkındalık sağlarken; Laura Cinti, insan vücudunun bir bölümünü kaktüsün içine yerleştirerek bitkinin dokunulduğu zaman neden olduğu acı hissinde duyuların değişimine dikkat çekti. Günümüzde birçok sanatçı biyo-sanatı farklı yönlerde ele alıyor. Bazı sanatçılar insan davranış ve düşüncelerini ifade etmek için canlı organizmaları kullanırken, bazıları ise doku kültürü ve klonlama yöntemleri ile biyo-sanat alanında eserler üretiyor. Ülkemizde biyo-sanat alanında son yıllarda dikkat çeken üretimler gerçekleştiren Dilay Koçoğulları ve Selin Balcı'ya merak ettiklerimizi sorduk.



Sanat mı Bilim Mi?
2/3

Selin Balcı


Geleneksel sanat pratiğini, bilimsel materyaller ve mikroskobik küf mantarları ile birleştiren Selin Balcı, çalışmalarında metaforik olarak insan davranışlarına gönderme yapıyor. Orman patolojisi alanında araştırmacı olarak çalışırken aynı zamanda fotoğraf sanatı eğitimi alan Balcı, Maryland Üniversitesi'nde Güzel Sanatlar yüksek lisansına kabul edildiği zaman disiplinlerarası çalışmaya karar vermiş ve biyo-sanata yönelmiş. Balcı, biyo-sanatı, "Sanatın ve bilimin birbirinden çok ayrı olduğu düşünülebilir. Ben her iki alanda da çalışmış bir sanatçı olarak, arasında birçok benzerlik bulduğum kadar, birçok zıtlıkların olduğunu da düşünüyorum. Her iki alanda da bir problemi çözmeye çalışıyoruz. Bilim alanında bir virüsü nasıl yenebileceğimizin yollarını araştırırken, sanat alanında ise aklımızdaki fikri, kullandığımız malzemeler ile nasıl ortaya koyup, izleyiciyle bir bağ kurabileceğimizi keşfetmeye çalışıyoruz. Öte yandan sanat, düşüncelere bir vücut vermeye çalışırken; bilim daha çok mantık, gerçekler ve yasalara dayanan bir uygulama. Biyo-sanat, sanat ve bilimin bu iki zıt yönünü de birleştiren bir dal." sözleriyle anlatıyor. Biyo-sanatın dünyadaki gelişimi hakkında ise şunları söylüyor: "Biyo-sanatın yakın bir zamanda dallara ayrılacağını sanıyorum. Çünkü birçok sanatçı farklı yönlerden ele alıyor. Ben sadece mikroskobik küf mantarı sporlarını kullanırken, diğer sanatçılar arasında genetik mühendisliği, doku kültürü ve klonlama gibi teknolojiler ile iş birlikleri var. Bazı sanatçılar insan davranış ve düşüncelerini ifade etmek için canlı medyayı kullanırken, diğer sanatçılar insan olmayan organizmaları ve onlarla olan bağlarımızı anlatıyor. Biyo-sanat alanındaki iş birlikleri, sanatçı ve biyolog arasında özellikle yakın bağlar gerektiriyor. Birçok ülkede, üniversitelerin sanat bölümleri disiplinlerarası çalışmaları destekleyici iş birlikleri yapıyor. Örneğin Western Avustralya Üniversitesi'ne bağlı olan SymbioticA, yaşam bilimleri ile araştırma ve uygulamalı etkileşime adanmış bir sanatsal laboratuvar. Kanada ve Avrupa'daki bazı üniversitelerde de bu tarz çalışmaları destekleyen birimler var." Biyo-sanat üzerinden yürütülen etik tartışmaları konusunda ise Balcı, "Öncü sanat dalları ve sanatçılar sanat tarihinde her zaman tartışma konusu olmuştur. Canlı bir medyumdan bahsettiğimiz için sadece etik olarak değil, aynı zaman da ekosistem açısından da biyo-sanatın tartışılması gerekli diye düşünüyorum. İşin yaratılması, sergilenmesi ve sergi sonrası sterilize edilmesi, ki bence en önemli kısmı itlaf süreci, önemli basamaklar. Biyo-sanatçılarının fikirleriyle gelişen projeler, ileride insan hayatına katkıda bile bulunabilir. Ancak şu an, sergi sonrasında, bu tip doku kültürleri itlaf edilmek zorunda çünkü uzun süre saklanması mümkün değil. Fakat laboratuvar ortamında bile yaratılmış olsa, bir insan hücresinden bahsettiğimiz için ahlaki değerlerin her zaman düşünülmesi gerekiyor." açıklamasında bulunuyor.

Sanat mı Bilim Mi?
3/3

Dilay Koçoğulları


Güzel Sanatlar eğitimi sırasında insan bedenini sanat nesnesi olarak kullandığı videolar ve fotoğraflar çeken Dilay Koçoğulları, biyoloji eğitimi alırken canlı organizmaya olan ilgisini keşfetti. Amerika'da University of Maryland Baltimore County'de eğitim alan sanatçı, üniversitenin laboratuvarında ve pek çok bağımsız mekanda çalışma imkanı buldu. Biyo-sanat alanındaki ilk kişisel sergisi " Mikro Makro Kozmos" olan Koçoğulları 2019 yılında kadın cinayetlerini konu alan "Towards the Healing of Souls-Crocheting, Collaborating, and Commemorating" adlı enstalasyon projesini Türkiye'de yaşayan kadınlarla beraber hayata geçirdi. Koçoğulları, biyo-sanatı şu sözlerle anlatıyor: "Biyo-sanat bilimsel araştırmalara eleştirel olarak bakmada, bilimsel düşünceyi teşvik etmede, yeni araştırma sorularına ve yeni teknolojilere katkıda bulunmada önemli bir rol oynuyor. Bunun yanı sıra canlı sistemlerini değiştirdiği ve müdahale ettiği için eleştiriye açık bir platform. Bu eleştirel durum çağdaş sanatın dünyaya yönelik bir farkındalık ve bilinç yaratmaya dair işlevini görünür hale getiriyor. Biyo-sanat gibi sınırların kaldırıldığı multidisipliner kavramlar posthumanizm kavramının görünür olmasına katkı sağladı. Genel olarak biyo-sanat eserleri ve izleyicilerden gelen yorumlar, sanatçıların farkındalık yaratmaya çalıştıkları olasılık alanlarını genişletmede veya sıkılaştırmada rol oynayabilir, böylece toplumumuzun nasıl olması gerektiğine dair gelecekteki kararları potansiyel olarak etkileyebileceğini düşünüyorum." Sanatçı Türkiye'de biyosanatın gelişimini, "Türkiye de biyo-sanat ne yazık ki pek gelişmiş bir alan değil. Bu alanda çok fazla çalışmanın olmayışının sebepleri bilimsel laboratuvarların sanat çalışmalarına çok açık olmayışı, teknik olarak materyal ve laboratuvar eksikliği ve tabii tüm dünyada bilim ve sanatın birleşimindeki etik sorunları. Bu nedenle bu konuda üretim yapan birçok sanatçı yurt dışında eğitimlerine ve sergilerine devam ediyor." sözleriyle değerlendiriyor. Koçoğulları, etik tartışmalar hakkındaki görüşünü de "Öncelikle bir sanat eserinin ahlaki sorgulanması sanatsal değerini nasıl etkilediğiyle ilgilidir. Böylesi entegre bir yaklaşım, etik konuların anlaşılmasına daha fazla derinlik katabilir, sanatla ilgili olarak etik hakkında yeni düşünme yollarına ilham verebilir ve biyo etik ile teknoloji değerlendirmesine yeni bakış açıları sağlayabilir. Biyo teknolojinin sanat için etik açıdan sorunlu uygulamalarının doğrulanmasında, sanat eserlerinin etkisinin dikkate alınması önemli. Sonuç olarak, yaşayan organizmalar kullanılarak üretilen sanat eserleri için sanatçının ve hatta izleyicinin etik açıdan sorması gereken sorular hiçbir zaman kesin bir cevaba ulaşmamış ve üretimler devam ettiği sürece de sorulmaya devam edecektir" sözleriyle dile getiriyor.


EN ÇOK GEZİLEN GALERİLER

Monan Mücevher'den 10. Yılına Özel Sergi
Monan Mücevher'den 10. Yılına Özel Sergi

Monan Mücevher'den 10. Yılına Özel Sergi

Falconeri'den Özel Bir Davet: Yeni Limited Edition Koleksiyonu Tanıtıldı
Falconeri'den Özel Bir Davet: Yeni Limited Edition Koleksiyonu Tanıtıldı

Falconeri'den Özel Bir Davet: Yeni Limited Edition Koleksiyonu Tanıtıldı

Kışa Özel Nail Art Trendi
Kışa Özel Nail Art Trendi

Kışa Özel Nail Art Trendi

Pera 77 Birinci Sanat Yılı Kutlaması
Pera 77 Birinci Sanat Yılı Kutlaması

Pera 77 Birinci Sanat Yılı Kutlaması

Ünlü İsimlerin Favori Fondötenleri
Ünlü İsimlerin Favori Fondötenleri

Ünlü İsimlerin Favori Fondötenleri

Mercedes-Benz G Serisi Kapadokya Lansmanı
Mercedes-Benz G Serisi Kapadokya Lansmanı

Mercedes-Benz G Serisi Kapadokya Lansmanı

Pink Night Gecesi Ünlü İsimleri Buluşturdu
Pink Night Gecesi Ünlü İsimleri Buluşturdu

Pink Night Gecesi Ünlü İsimleri Buluşturdu