Gülcan Şenyuvalı
“Çalınmış Hayat”ı kefen bezi olarak kullanmak maksadıyla alınmış bir patiska kumaşını el dikişi ve nakışla bir maske yorumuna dönüştürüyor.
Aykut Erol
“Love Mask” ile aşkın maskesini yorumluyor. Nefes alışlar, kokular, sesler ve sonunda ruhlar iç içe geçiyor, sanki iki vücutta tek bir kalbin atışı duyuluyor.
Alp İşmen
“Biri/Someone” adlı tuvalde, arkasına gizlendiğimiz alt benlikler ve bu sayede büründüğümüz kimliklere, söylediğimiz yalanlara ve yaşanmamışlıklara değiniyor.
Beyza Boynudelik
“Merhaba Yabancı” başlıklı tuval çalışmasında kentli bireyin maskeli olma, kendine ve ‘öteki’ne yabancı olma durumunu ele alıyor.
Enis Karavil
“2020.313” adlı tasarımında Apple Watch ‘un sesli komut özelliğinden ilhamla maskenin ardında konuşan bir sese ve gelecekteki muhtemel iletişim senaryolarına odaklanıyor.
Felekşan Onar
“GetmePPE”de kullan-at ekonomisine, insanoğlunun kısacık belleğine dikkat çekiyor. Camdan şekillendirdiği ve yerlere atılmışçasına gerçekleştirdiği yerleştirmesi ile maskelerle bugüne nasıl geldiğimizi sorgulatmayı umuyor.
Ferhat Özgür
“Kapanma Günlükleri/Lockdown Diary” başlıklı yapıtta sanatçı kendi evindeki mevcut her türlü nesneyi yeniden düzenleyerek kişisel mekânını bir performans alanına dönüştürüyor.
Gülten İmamoğlu
“Maske”yi dünyanın maskesi olarak tasarlıyor ve tahammül sınırlarının sınandığı pandemiyle dünyamızın geldiği noktayı sorguluyor.
Halit Berker
“İster Uzak, İster Yakın” başlıklı mobilya tasarımında maskeyi korunmak amacıyla kullandığımız bir malzeme olarak görmeyi reddediyor, hayatımızdaki keyifli anlara tanıklık edecek bir objeye dönüştürüyor: İç içe geçen iki ayrı sehpa...
İrfan Önürmen
Ahşap pano üzerine akrilik, foreks, metal vidalar ve demir çubuklarla oluşturduğu “Beyaz Mask”ta mask formunu bir metafor olarak kullanıyor ve günümüz insanının parçalanmışlığına, paranoyasına, teknoloji-beden ilişkisine ve sistem karşısındaki açmazlarına vurgu yapıyor.
Hatice Gökçe
“Tel maske”de teli, rengi, dokusu ve işlenme biçimiyle bir yaşam metaforu olarak ele alıyor. Yaşam ile ölüm arasındaki ince kesik çizgileri anımsayarak telkırma tekniğiyle bir maske üretiyor.
Fırat Engin
“Otoportre 2020”de neon malzemeyi dijital bir portre fotoğrafı ile birlikte kurguluyor, “şimdi”yi içeren ama geleceğe dönük bir çalışma olarak sunuyor.
Mehmet Dere “Göze Göz” adlı kağıt çalışmasında siyah-beyaz dengesinin, yaşam-ölüm, varlık-yokluk, kalem-kağıt, kuşatan-kuşatılan arasındaki metafizik deneyimlere tekabül ettiğini söylüyor.
Özlem Süer “Bayburt Ejderhası”nda maskeyi, bulunduğu sergi mekânıyla bütünleştiriyor. Bölgede masallara, efsanelere konu olan yılan-ejderha imgesini yine yöresel bir dokuma olan ehram üzerine işliyor.
Simay Bülbül
“Fanustaki Çocukluk”u açıkhavada oyun oynamaları gereken en güzel zamanlarını evlerinde birer cam fanus içerisinde tüketen çocuklara adıyor. Hayatlarının odak noktası oyuncak yerine maske olan çocuklar için Lego’dan bir maske üretiyor.
Mehmet Kavukçu
Maskenin koruma, gizleme, saklama, öykünme ve törensellik gibi temel niteliklerden hareket ediyor ve “Maskeleşme”yi bir performansın görselleriyle oluşturuyor.
Sinan Logie
“Akıṣkan Yapılar, faz 20, isimsiz”de kapanmanın getirdiği malzeme kıtlığına işaret ediyor ve eski eserlerini maskeleyerek üzerlerine yeni katmanlar ekliyor.
Merve-Kerem Ariş
“Öz” başlıklı tasarımında maskeyi bir distopya çerçevesinde ele alıyor. Bir örnek maskeler giydirilmiş, görmeyen, duymayan, konuşamayan, düşünemeyen insanlar, sonunda distopyayı sona erdiriyor ve “öz” geçici kabuğundan, yani maskeden kurtuluyor.
Mike Berg
“Perde” isimli çalışmasında bir kumaş parçasını bir tür maske olarak ele alıyor. Üzeri işlemeli keçe kumaşı, arkasındaki gizleyen özelliğiyle bir maske işlevi üstleniyor.
Mustafa Horasan
Maskenin yarattığı çağrışımları “Yüz Her Şeydir” adlı bir yağlıboya portre üzerinden dışavuruyor.