ANADOLU’NUN GİRİŞİMCİ KADINLARI BAŞARI HİKAYELERİNİ ANLATTILAR

ANADOLU’NUN GİRİŞİMCİ KADINLARI BAŞARI HİKAYELERİNİ ANLATTILAR

ABONE OL
2 Mart 2016 Çarşamba 00:00 | Son Güncellenme:
ANADOLU’NUN GİRİŞİMCİ KADINLARI  BAŞARI HİKAYELERİNİ ANLATTILAR
1/13
KAGİDER’İN BİRİNCİLİK ÖDÜLÜNÜ ALAN FİRDEVS SERPİL KARUSERCİ

Gaziantep’te küçük bir butik sahibi iken yurt dışına açılan ve İtalya’ya gelinlik ihraç eden bir girişimci oldunuz ve çalışanlarınızın yüzde 90’ı da kadın. Başarı öykünüzü anlatır mısınız?

Memur bir babanın ilk kızıydım. 5-6 yaşlarında bebeklerime kağıttan elbiseler yapardım. Hiç unutmuyorum; o yaşlardayken çarşafımdaki desenleri keserek süslemeler yapmıştım, annem çok kızmıştı. Ortaokul 1. sınıftayken annem evde olmadığı zaman, sandıktan kumaş çıkarıp kendime elbise dikmeye çalışmıştım. Her türlü malzemeyi değerlendirerek tablolar süs eşyaları yaptığımı hatırlıyorum. Hatta bir gün soba teliyle evdeki pelit kağıtlarıyla ortanca çiçekleri yapmıştım ve bu, yakınlarımın ve arkadaşlarımın hoşuna gitmişti. Herkese renkli çiçekler yapmaya başlamıştım.

Şişelerin üzerine renkli mumlar dökerek değişik malzemeler yapıştırarak, dersten ve uykudan çaldığım zamanlarda çok fazla uğraşım oluyordu. Ortaokul ve lise böylece devam etmişti. Kayıt yaptırdığım Adana İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’ni siyasi olaylar nedeniyle yarım bırakmak zorunda kalmıştım. Gaziantep Belediyesi işçi bürosunda iki, sicil işlerinde 2 yıl ve sonra da muhasebe bölümünde çalıştığım sırada Kız Meslek Lisesi’nin akşam kursları vardı. Dikiş, nakış, vitray, seramik çiçek el sanatları kurslarına katılıp sertifikalarımı almıştım. Diğer kursiyerler bir ürün yaparken ben 2-3 ürün hazırlıyordum. Dikiş hocam bana sürekli ‘Belediyeden ayrıl beraber bir butik açalım’ diyordu. Sonra evlenip çocuklarım olunca Gaziantep Belediyesi’nden ayrılmak zorunda kaldım; her anne gibi ben de çocuklarıma daha iyi bakmak istiyordum.
ANADOLU’NUN GİRİŞİMCİ KADINLARI  BAŞARI HİKAYELERİNİ ANLATTILAR
2/13
Sonrasında neler oldu? İş hayatına atılmak bir ihtiyaçtan mı doğdu?

Sonra çocuklarım biraz büyüyüp ilkokula başlayınca cebimde genç kızken aldığım sertifikalarım ve bilgi birikimim vardı. Avukat olan ticaretle uğraşan eşimin işleri, o dönem Irak krizi sırasında kötüye gitmeye başlayınca, 55 metrekarelik bir butik açıp Onur Moda adıyla gelinlik satmaya başladık. 2 ay sonra elinde katalogla Almanya’dan gelen bir genç kız, “Bana bu gelinliği diker misiniz?” dedi. Ben de cesaret var, kendime güven var tabii; ‘dikerim’ dedim. Çeyizimden dikiş makinamı getirip o gelinliği hazırladım. Herkesin hayatında bir dönüm noktası olur benim de dönüm noktam bu oldu. Artık üretime başlamıştık, gece gündüz durmadan çalışarak üretim yapıyorduk. Yerimiz küçük gelmeye başladı; 4 yıl sonra 3 katlı daha büyük bir binaya taşındık. Makina ve personel sayımızı artırdık. Bir müddet sonra orası da üretime küçük gelince 3000 metrekarelik merkez binamıza taşındık.

Yurt dışına açılmanız nasıl oldu?
İlk olarak Almanya’da CPD moda fuarına katıldık; oradan çok yüklü siparişlerle döndük; Almanya, İtalya ve Fransa derken kalitemizi artırarak modanın merkezlerine ürün satmaya başladık. Daima çıtayı yükseğe koyuyorduk. Onur markasına bir de Dreamon markasını ekledik; yurt içinde ve dışında Dreamon’un patentini aldık. Sonra İtalyan bir danışmanla çalıştık. Yurt dışında ve yurt içindeki bir çok butikte Dreamon’un tasarımları bulunuyor ve çalışanlarımızın yüzde 85-90’ı kadın olup, ülkemizde bayilerimiz ve kendi mağazalarımız bulunuyor.
ANADOLU’NUN GİRİŞİMCİ KADINLARI  BAŞARI HİKAYELERİNİ ANLATTILAR
3/13
GAZİANTEP KALESİ’NİN ETEĞİNDE 113 YILLIK EVİ SATIN ALIP GORGO MEDUSA CAM ESERLER MÜZESİ’NE DÖNÜŞTÜREN FÜSUN İŞSEVER

Kurucusu olduğunuz Gorgo Medusa Cam Eserler Müzesi, Gaziantep’in adının sanatla birlikte anılmasını sağlıyor. Sadberk Hanım Müzesi’nden sonra ikinci arkeolojik özel müze olan bu müzeyi kurma amacınız neydi, hikayenizi anlatır mısınız?
Özel Gorgo Medusa Cam Eserler Müzesi’ni Gaziantep’te 2008 yılı Haziran ayında zorlu geçen mücadeleler sonucunda tarihi üç Antep evini alarak restore ettirdik ve hayata geçirdik. Türkiye’deki iki özel arkeoloji müzesinden biri olan müzemiz, geniş bir koleksiyona sahip. Keşfinden bu yana insanlığın vazgeçilmezi olan cam, binlerce yıl sonra bugün de insanları büyülemeye devam ediyor. Bu büyüye kapılanlardan biri de eşim Kamer İşsever ve ben Füsun İşsever… İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümü mezunuyum. Uzun yıllar şirketimizde eşimle çalıştıktan sonra ara verip ev hanımlığına terfi ettim, iki oğlumuz var. Müzemizin açılışından itibaren tekrar iş hayatına atıldım. Gaziantep Kalesi’nin eteklerindeki 113 yıllık üç evi satın alıp müzeye dönüştürdük. Kayıtlı bir koleksiyoner olan eşim Kamer İşsever’le birlikte 20 yıldır biriktirdiğimiz kişisel koleksiyonumuzdaki 4 bin arkeolojik eseri sergiliyoruz. Bu eserlerden 3 bini cam eşyalardan oluşuyor. Büyük uğraşlar sonucu hayata geçirdiğimiz Medusa Kültür ve Sanatevi Müzesi, Koç Vakfı’ndan sonra Türkiye’nin en büyük cam eser koleksiyonuna sahip.
ANADOLU’NUN GİRİŞİMCİ KADINLARI  BAŞARI HİKAYELERİNİ ANLATTILAR
4/13
Müzenizde cam eserler çoğunlukta ve başka etkinlikleriniz de var değil mi?
Tabii ki, cam müzesi olunca cam yapımıyla ilgili bir şeylerde bulunsun dedik ve Suriye’den bir cam ustası getirttik. Ustamız, bahçemize antik görünümlü bir cam ocağı inşa etti. Gelen konuklarımıza burada üfleme cam gösterileri yapıyoruz. Ardından Beykoz Cam Ocağı’nda çeşitli eğitimlere katılmış bir arkadaşımız bize katıldı ve atölyemizde masa üzeri alevle cam boncuk gösterileri düzenlemekte. Ayrıca kurslar da düzenliyoruz. Diğer bir bölümümüzde ise antika satış mağazamız ve özel koleksiyonumuz bulunmakta. Ayrıca Midyatlı Süryani bir telkari ustamız var ve onun atölyesinde de gösterimiz oluyor. Antik tarzda el yapımı altın takılarımızın olduğu ayrı bir bölümümüz de bulunmakta. Kafe bölümümüzde rezervasyonlu olarak Antep yemekleri sunmaktayız. Alt katta mozaik çalışmalarının yapıldığı bir atölyemiz daha bulunmakta. Kısacası burası hem müze, hem de kültür sanat evi.

ANADOLU’NUN GİRİŞİMCİ KADINLARI  BAŞARI HİKAYELERİNİ ANLATTILAR
5/13
Tarihi müzenin binasının özelliklerini, kullanılan özel taşları da anlatır mısınız?
Müze binamızdaki sergi salonları aslına uygun olarak restore edildi. Giriş bölümündeki üç basamaklı merdiven Antep mermeri olarak adlandırılan taştan inşa edilmiş olup, aslı korunmuştur. İç kısımdaki merdiven ve 2. kata çıkılan merdivende aynı taş kullanılarak yapıldı. Yalnız 2. katın basamak kısımları dar olduğu için, yukarı çıkış zor olacağından üzerine ahşap giydirme yapıldı. Odaların iç kısmındaki dolaplar tarihi dokuya zarar verilmek istenmediği için onarılıp birebir eski haliyle muhafaza edildi. İç mekanlardaki sergi odaları gün ışığına kapatılmış, sergi vitrinlerinin içi cam objeleri tam anlamıyla yansıtabilecek şekilde aydınlatıldı. Gaziantep‘in eski evlerinin inşasında, işlenmesi kolay olan, yöredeki ocaklardan çıkarılan havara adı verilen taşlardan yararlanıldı. Bu taşın bir özelliği de yazları iç mekanları serin tutup kışları ısıtması. “Hayat” adı verilen bahçelerimiz gerçekten ev halkının günlük yaşamının geçtiği mekanlardır. Yüksek duvarların ortasındaki “hayat”larda genellikle fıskiyeli bir havuz, büyük ağaçlar, mutlaka ariş adı verilen bir asma bulunur. Hayatı çevreleyen duvarların insan üzerinde rahatlatıcı etkisi olduğu, huzur verici olduğu aşikar.
ANADOLU’NUN GİRİŞİMCİ KADINLARI  BAŞARI HİKAYELERİNİ ANLATTILAR
6/13
ANTAKYALI GİRİŞİMCİ GÜLAY YÜCEER

Antakya’da büro ve ev mobilyaları üretim ve satış işiyle yola çıktınız; zamanla yurt dışına ihracat yapan büyük bir şirketin patronu oldunuz. Bölgenizde girişimci kadınlara öncülük ettiniz. Öykünüzü anlatır mısınız?
Öncelikle böyle anlamlı bir günde, bu sayınızda şahsıma da yer verdiğiniz için çok teşekkür ederim. 1990 yılı başlarında büro ve ev mobilyaları ile başlayan serüvenimiz, kademe kademe büyüyerek ihracata kadar yol aldı. Zaman içerisinde iş dünyasında geldiğimiz nokta, beni daha çok çalışmaya ve kadınlara yönelik daha güçlü fikir birlikteliklerinde yer almaya itti. Anadolu’da bizden önce kurulmuş olan KAGİD başkanlarından gelen teklif ile ekonomimizin büyümesine katkıda bulunmak, bize miras bırakılan Cumhuriyet değerlerini, bizden sonraki nesillere güçlendirerek aktarmak gibi önemli sorumlulukların bilinciyle, Hatay KAGİD Derneği’mizi kurduk. Kurucu başkan olarak görev yaparken, başarılarımızın ivme kazanması için, el birliği ile çalıştık.

İş hayatında karşılaştığınız sorunların üstesinden gelirken hangi özellikleriniz etkili oldu?
Medeniyetler ve hoşgörü kenti olan Antakya doğumluyum. Eğitimimi Antakya’da tamamladım. Evli ve üç çocuk annesiyim. Hayatı yorumlama şeklime gelince, çalışıp her zorluğun üstesinden gelmeyi babamdan; iyi niyetli ve sevgi dolu olarak, manevi yönümü güçlü tutmayı da rahmetli annemden öğrendim. İş hayatında, yani ticari rekabetin hep varolduğu bu geniş alanda, güçlü ve başarılı kalabilmek çok kolay olmuyor. Her daim yeniliklere açık olmak, dünyaya geniş yelpazeden bakmak ve çözüm odaklı olmak benim hayat felsefemdir. Kadın, işteki çabalarının yanı sıra, evinde, çocuklarının eğitiminde, toplumdaki sosyal hayatında da başarılı olmalıdır. Ben de bu çok tempolu süreçte, tüm bu alanlarda başarılı olmayı kendime görev edindim.
ANADOLU’NUN GİRİŞİMCİ KADINLARI  BAŞARI HİKAYELERİNİ ANLATTILAR
7/13
Hatay’da yapılan 2. Anadolu Girişimci İş Kadınları Zirvesi’ne öncülük ettiniz. Bunlardan bahseder misiniz?
Yaşadığım şehre ekonomik ve sosyal anlamda katkı sağlamanın önemini bildiğim için, toplumsal projelerde yer almaya hep gayret ettim. 2005 yılında Dünya Gazetesi’nin, ilinde ve sektöründe başarılı bulduğu kadınlara verdiği ödülü almamı söyleyebilirim. Aynı dönemde, benim de üyesi olduğum ve önemli bir sivil toplum kuruluşu olan HASİAD Derneği’nden de, bu ödülü aldığım için plaketle taçlandırıldım. Sonrasında, KAGİDER ve Anadolu’daki diğer kadın girişimci derneklerinin teklifi gündeme geldi. Çok heyecanlandığım bu teklif karşısında, bizim için çok önemli olan 29 Ekim 2006 tarihinde Hatay KAGİD’i kurduk. Kurucu başkanlığı görevini yaptığım derneğimizi diğer girişimci üyelerimizle, T.C ekonomisine ve ilerlemesine katkıda bulunmak amaçlı var gücümüzle çalıştık.

Anadolu’da başlayan bu hareketin, birlik ve beraberliği güçlendirmesi, bölgesel kalkınma ve teşvik uygulamalarıyla iş gücü ve istihdamın arttırılması hedefinin bilinciyle güzel projelere imza attık. Yeni kurulmuş bir dernek olarak, diğer derneklerle sürekli istişarelerde bulunarak, daha etkin bir dayanışma platformu oluşturabileceğimize inanıyorduk. Bu düşünce ile Maraş’ta ilk zirvemizi gerçekleştirdik. Antakya Medeniyetler Korosu’nu da zirvemizde misafir ettik. Kısacası başkanlık sürecini zevkle yaptığım ve her biri çok değerli olan üyelerimizle bu dönemi geçirdim. Geçen zaman içinde, KAGİD’in Bursa zirvesinde bulunurken, KAGİDER üyesi ve şu anda TOBB Kadın Girişimciler Üst Kurul üyesi olan Bedriye Hülya’nın konuşmasından etkilenerek, B-FİT projesini ilimizde gerçekleştirme kararı aldım. Bu projede amaç, yine kadınların sosyal ve kültürel olarak bir araya gelerek sadece kendilerine tahsis edilmiş B-FİT salonunda, spor yapmalarıydı. Hayatımda duyarlılığı ve insanlığıyla bana örnek olan, rahmetli annemin adını yaşatmak amaçlı, benim çocukluğumun geçtiği ve bahçesinde annemin emeği, sevgisi olan evimizi B-FİT salonu olarak hizmete açtım.
ANADOLU’NUN GİRİŞİMCİ KADINLARI  BAŞARI HİKAYELERİNİ ANLATTILAR
8/13
CEVAHİR HAN’I TURİZME KAZANDIRAN CEVAHİR ASUMAN YAZMACI

Şanlıurfa’da 2005 yılında bir ilki gerçekleştirerek şehrin ilk kadın girişimcisi oldunuz. Cevahir Han Yönetim Kurulu Başkanı’sınız. Bu başarı öyküsünü anlatır mısınız?
2005 yılı Şubat ayında kamuya ait olan ve Öğretmenevi’nin işlettiği tarihi bir konakta yediğim kötü yemek ve aldığım kötü hizmet sonucunda işletme müdürüne ‘her şey çok kötü niye böyle?’ diye sorduğumda işletme müdürünün verdiği: ’İşinize gelirse hanımefendi’ cevabı öncelikle Cevahir Konuk Evi’nin doğmasına, ardından da Cevahir Han’ın doğmasına neden oldu. Bu sektörde verilmeyecek tek cevabı verecek beyefendi, benim içimdeki girişimci ruhu açığa çıkarmıştı aslında. Ve ben o zamanlar valiliğe ait olan ve şehrin ilk restorasyonu yapılan konağını da böylelikle talep ederek, kamuya ait bir yerin özelleşmesini sağlamış oldum.

Girişimci ruhumla kentin ilk kadın girişimcisi ve ilk kadın işletmecisi ünvanına sahip oldum. 15 Ekim 2005’de konağı teslim aldım ve 7 günde hummalı bir çalışma ile Cevahir Konuk Evi’ni butik otel ve restoran olarak 23 Ekim 2005’de hizmete açtık. Ve Erkek egemen sektörde tek kadın olmayı başardım. 2005 -2015 yılları arasında Cevahir Konuk Evi’ni işlettim. Cevahir Konuk Evi Şanlıurfa’nın bir marka değeri oldu.
ANADOLU’NUN GİRİŞİMCİ KADINLARI  BAŞARI HİKAYELERİNİ ANLATTILAR
9/13
Şanlıurfa’da 700 yıllık bir hanı restore ederek turizme kazandırdınız ve restoran olarak işletiyorsunuz. Yok olmaktan kurtardığınız Cevahir Han’dan bahseder misiniz?
Tarihi İpekyolu güzergahının ana merkezi olan Şanlıurfa’da ticaret en önemli geçim kaynaklarındandır. Bu nedenle gerek Selçukluların gerek Osmanlıların bu bölgede ticaret merkezleri oluşturması zorunlu hale gelmiştir. Bunlardan en belirgin olanları Han-el Barür ve Çarmelik Kervansarayı, Selçuklu eserleri olarak literatürlerde yer alırken Gümrük, Mençek, Millet, Samsat gibi hanlar da Osmanlı döneminden sayılabilecek eserlerdendir. Samsat Han’ın tarihi İpek ve Baharat Yolu güzergâhında, Ruha’nın ise en önemli ticari şehir kapılarından Samsat Kapı ve Samsat Köprü’nün yakınında bulunması ve bu kapıdan giren kervanların ilk uğrayacağı hanlardan olması, yapının önemini bir kat daha arttırmaktadır. Şehir surlarının içerisinde yer alması bir menzil hanı değil de sur içi hanı olmasını sağlamış, bu nedenle özellikle doğu bölgelerinden gelen kervanların Samsat Kapı’dan girişteki ilk durakları olmuştur. Sonrasında ise Şanlıurfa’nın ilk sanayi sitesi olarak hizmet vermiştir. 2015 yılı Ocak itibariyle yapının bütünlüğünü bozmadan restorasyonu tarafımızdan yapılmış olup; han Şanlıurfa turizmine kazandırılmıştır. Böylece han koruma altına alınmış ve tarihi mirasa sahip çıkılmıştır.
ANADOLU’NUN GİRİŞİMCİ KADINLARI  BAŞARI HİKAYELERİNİ ANLATTILAR
10/13
CERCİS MURAT KONAĞI’NIN SAHİBİ BOL ÖDÜLLÜ GİRİŞİMCİ EBRU BAYBARA DEMİR

Mardin denilince ilk akla gelen kadın girişimci sizsiniz. Çercis Murat Konağı’nı başarılı bir işletme olarak nasıl hayata geçirdiniz. Mardin’de sizin çeken ne oldu?
Annem ve babam bizlerin daha iyi eğitim alabilmemiz için otuz beş yıl önce İstanbul’a yerleşmişler. Babam işçi, annem ev hanımıydı ve biz dört kardeş annem ve babamın gayretleri ile üniversite okuduk. Marmara Üniversitesi Turizm Rehberlik Bölümünü bitirdikten sonra 1996-97 yıllarında İstanbul’da Türkiye Turist Rehberleri Birliği’nde Genel Sekreter olarak çalıştım. 1998 yılında Profesyonel Turist Rehberi İzmirli bir meslektaşım ile evlendim. Ardından Marmara depreminin yaşanması ile Türkiye’de turizm sektöründe rezervasyon iptalleri ile birlikte sıkıntılar yaşanmaya başladı. Eşimle beraber bu sektörde devam edemeyecektik. Hayatımızı idame ettirebilmemiz için ya farklı bir iş bulamamız gerekiyordu ya da bulunduğumuz sektör içerisinde farklılık yaratacak acil çözüm üretmemiz gerekiyordu. O dönem aklıma Mardin’e gitme fikri geldi.
ANADOLU’NUN GİRİŞİMCİ KADINLARI  BAŞARI HİKAYELERİNİ ANLATTILAR
11/13
Aileniz nasıl karşıladı bu fikri?
Bizi okumamız için İstanbul’a getiren ve hayatta her zaman bir amacınız olsun ve inandığınızın peşinden gidin diye öğütlerini dinlediğimiz babam, Mardin’e gitme fikrimize karşı çıktı. 15 milyon nüfuslu İstanbul’dan sonra 60 bin nüfuslu Mardin’de yaşamanın zorluklarından bahsediyor; eşimin İzmirli olmasından, kültüre yabancı olması ile karşılaşabileceği sorunlardan endişe duyuyordu. 1999 yılının ikinci yarısında henüz 8 aylık olan kızım ve eşimle her şeye rağmen Mardin’e gittik. Babam bu kararımdan dolayı bir yıl boyunca benimle görüşmek istemedi. Turizm yapmak, iş kurmak istediğim bu şehirde o dönem bütün turizm yatırımı, bakımsız 3 yıldızlı şehir oteli ve birkaç esnaf lokantasından ibaretti. Neyse ki küçük de olsa bu bölge ile ilgilenen İstanbul’da bir kaç seyahat acentası yakalayabilmiştim.

Mardin’de işe nasıl başladınız?
Mardin’deki işime İstanbul’dan bir seyahat acentesinin şubesini açarak başladım. Güneydoğu tur programları hazırlayıp pazarlıyorduk. Bu programlar içerisinde Mardin’e gelen küçük turist gruplarının konaklama, transfer, yemek organizasyonlarının Mardin ayağını yürütmeye başlamıştık. Bir süre sonra hiçbir sosyal yaşantısı olmayan kendisine oldukça yabancı bir yer olan Mardin, eşim için eziyete dönüşmüştü ve Mardin’de daha fazla kalamayacağını kendi işine İstanbul’a dönmek istediğini söyledi. Bu sıkıntılar içerisinde 2000 yılının Eylül ayına kadar Mardin’deki işime devam ettim. Mardin’de turizm zordu. Feodal yapı içerisinde her işin bir sahibi vardı. Oraya gelen turiste herkesin ihtiyacı olduğunu işletme sahiplerine anlatamıyordum. Verimli bir turizm hareketi için iyi koşullarda otellerin, restoranların ve daha çok turistik işletmenin açılması gerekiyordu. Bunu benim tek başıma yapabilmem imkansızdı.
ANADOLU’NUN GİRİŞİMCİ KADINLARI  BAŞARI HİKAYELERİNİ ANLATTILAR
12/13
Sonra neler oldu?
2000 yılının Eylül ayında bir gece Mardin’de konaklayacak grubumun akşam yemeğini beğenmemesi; benimle birlikte Mardin’de yaşayan bir çok kadının, hatta Mardin’in kaderini değiştirecek fırsatı yaratmıştı... Misafirlerimi konaklayacakları otele yerleştikten sonra onları şehirdeki esnaf lokantasına akşam yemeğine götürdüm. Grubum 28 kişiydi. İstanbul’da bir tur operatörünün Alman misafirleriydi. Büyük bir hevesle gittiğimiz akşam yemeği onlar için hayal kırıklığı oldu. Grubumun Mardin’de yemek yiyebileceği bu esnaf lokantasından başka uygun bir yer de yoktu 28 kişilik öğlen yemeği için… Eve gittim. O gece çok ağladım. Kendimi sorguluyordum. Herkes bana karşıydı ve inanmıyorlardı. En başta babam, sonra eşim, ailem ve Mardinliler... O gece daha önce beni İstanbul’a dönmem için ikna etmeye zorlayan yengem yanıma geldi. Neden ağladığımı öğrendiğinde bana her şeye rağmen grubumu evinde ağırlayabileceğini, istediğim yemeği hazırlayabileceğini söyledi.
ANADOLU’NUN GİRİŞİMCİ KADINLARI  BAŞARI HİKAYELERİNİ ANLATTILAR
13/13
Yengemin dört katlı tarihi konağına vardığımızda bizi kapıda karşılayan sadece yengem değildi. Yengem yemekleri yetiştiremem kaygısıyla gelinlerini ve komşularını da çağırmış, konağın terasında muhteşem bir sofra hazırlamışlardı. İlk başta konakta yemek yeme fikrine sıcak bakmayan misafirlerim, durumdan son derece memnun kalınca Urfa programını iptal edip geç saate kadar Mardin’de bizimle vakit geçirdiler. O günden sonra grubuma yemek hazırlayan başta yengem ve diğer kadınları bu işi sürekli hale getirmek için ikna ettim. Mönüler oluşturduk. Ben turist gruplarına ulaşıyor rezervasyonlarını alıyordum. Rezervasyonlarını aldığım grupların mönü ve kişi sayısını kadınlara bildiriyordum. Yemek ve sofra organizasyonunu kadınlar yapıyorlardı. Böylelikle hep birlikte Mardin’e gelen turist gruplarına yemekler vermeye başladık. Bizi basından duyup gelen konuklarla birlikte acenteler de ilgi gösterince işlerimiz yoğunlaşmıştı. 2001 yılının Mayıs ayında bugünkü Cercis Murat Konağı’nı yaptığımız işi, sürekli ve düzenli hale getirmek için kiraladım. Konağın tadilat işleri sırasında evlerde yemekler organize etmeye devam ettik. 8 Haziran 2001 yılında Mardin’in ilk turistik restoran işletmesi Mardinli bir kadın işletmeci ve mutfağında çalışan diğer kadınlarla birlikte hizmete açılmış oldu.

EN ÇOK GEZİLEN GALERİLER

Monan Mücevher'den 10. Yılına Özel Sergi
Monan Mücevher'den 10. Yılına Özel Sergi

Monan Mücevher'den 10. Yılına Özel Sergi

Falconeri'den Özel Bir Davet: Yeni Limited Edition Koleksiyonu Tanıtıldı
Falconeri'den Özel Bir Davet: Yeni Limited Edition Koleksiyonu Tanıtıldı

Falconeri'den Özel Bir Davet: Yeni Limited Edition Koleksiyonu Tanıtıldı

Kışa Özel Nail Art Trendi
Kışa Özel Nail Art Trendi

Kışa Özel Nail Art Trendi

2024 CFDA Ödülleri Hakkında Her Şey
2024 CFDA Ödülleri Hakkında Her Şey

2024 CFDA Ödülleri Hakkında Her Şey

New York'ta Türk Gecesi
New York'ta Türk Gecesi

New York'ta Türk Gecesi

Contemporary Istanbul'un 19. Edisyonu Sanatseverlerle Buluştu
Contemporary Istanbul'un 19. Edisyonu Sanatseverlerle Buluştu

Contemporary Istanbul'un 19. Edisyonu Sanatseverlerle Buluştu

Zeyrek Çinili Hamam'da Alekos Fassianos Sergisi Açılış Daveti
Zeyrek Çinili Hamam'da Alekos Fassianos Sergisi Açılış Daveti

Zeyrek Çinili Hamam'da Alekos Fassianos Sergisi Açılış Daveti