Denizden Sofraya: İstanbul'un En İyi Deniz Ürünleri Restoranları
1 dakika okunma süresi
Pek çok alanda kariyerini geliştirmeye devam eden Burcu Kartoz, içinden geçtiği dönemi; "Üretmekten, gelişmekten, yeni şeyler deneyimlemekten, hiç görmediğim yanlarımı keşfetmekten büyük keyif aldığım bir zaman. Kendimi asıl şimdi tanıyorum" sözleriyle anlatıyor. Hobileriyle iş tecrübesini birleştirerek yaşam planını oluşturan Kartoz'dan gelecek planlarını dinledik.
Genel olarak çok çalışkan ve disiplinli bir öğrenciydim; ancak sosyalleşmekten de geri kalmazdım. Sorumluluklarımı iyi bilir, boş zamanlarımı ona göre planlardım. Öğrencilik yıllarımda her dönem takdir veya teşekkür belgesi aldım. Lisede fen matematik bölümünü dereceyle bitirdim. Üniversite öğrenimim için ailem ABD'ye gitmemi çok destekledi. Lise birinci sınıftan itibaren, aldığım özel derslerle TOEFL, SAT I, SAT II sınavlarına hazırlandım. Sınavları kazandıktan sonra Washington DC American University'de İngilizce İşletme bölümünde üniversiteye başladım. Türkiye'ye döndükten sonra ise öğrenimime Yeditepe Üniversitesi'nde devam ettim.
Üniversiteden mezun olur olmaz çalışma hayatına başladım. Türkiye'nin önde gelen holding şirketlerinde yönetici asistanlığı, kurumsal iletişim, pazarlama analisti pozisyonlarında görev aldım. 2011 yılında Danimarka ilaç firması olan Novo Nordisk'in Uluslararası Operasyonlar Bölge ofisinde işe başladım. 13 sene boyunca Orta Doğu, Yakın Doğu, Afrika, Rusya, Bağımsız Devletler Topluluğu gibi yaklaşık 75 ülkenin dahil olduğu bir organizasyonda; kıdemli yönetici asistanlığının yanı sıra etkinlik ve organizasyon uzmanı olarak görev aldım. Geçen hafta aldığım güzel bir teklif sonrasında ise istifa ettim ve İngiltere merkezli ilaç firması Glaxo Smith Kline'da Gelişen Pazarlar Ticari Operasyonlar ve Strateji departmanındaki proje ekibine katılacağım yeni görevimi heyecanla bekliyorum. Öte yandan, aile şirketimiz olan Eurotech Metal Endüstri'nin ikinci kuşak temsilcilerindenim. Konveyör ve platform üretimi yapan, 2019 yılında kurulmuş olan fabrikamızın üretim ve tecrübe geçmişi, ailenin büyükleri önceliğinde 1956 yılına uzanıyor. Binlerce hidrolik iş, inşaat ve ziraat makinelerinin üretimi ile ekonomimize çok önemli katma değerler sağlamakta ve Türkiye'nin önemli sanayi kuruluşları referansları arasında.
Mesleki bilgi ve becerinin yanı sıra, yeni şeyler öğrenme isteği ve kendini geliştirme... Hayatlarının bazı evrelerinde insanların zaman zaman ilgi alanları, beklentileri ve istekleri değişebiliyor. Asıl önemli olan bunları besleyebilmek ve yeni heyecanları hep canlı tutabilmek. Örneğin; ben çok uzun zamandır geleneksel mesai saatlerine göre çalışan biri değilim. Fark ettim ki iş yoğunluğu, seyahatler, yorgunluk durumum, hatta mevsimsel değişikliklere göre bile bazen sabah erken saatlerde bazen de gece geç saatlerde çalışınca kendimi daha verimli hissediyorum. Bu anlamda esnek çalışma olanağı bana daha çok özgürlük kazandırıyor. Çalışan kişilerin çoğuna dikkat edin, hobilerine zaman ayırmıyor veya yeni hobiler geliştiremiyorlar. Hayatın genel akışında insanlar artık o kadar yorgun ve koşturmaca içindeler ki buldukları her fırsatta sadece dinlenmek istiyorlar. Bende ise tam tersine devamlı yeni bir şeyler deneyimleme, seyahat etme, sosyalleşme, yeni hobiler edinme hali var. Sanıyorum o hareketlilik beni canlı ve dinamik tutuyor.
Sağlıklı beslenme koçluğu programına aslında danışmanlık vermek amacıyla değil, doğru beslenmeyi öğrenmek ve kendi beslenmemi düzenlemek için başlamıştım. Sonradan gördüm ki aslında etrafımdaki hemen herkesin böyle bir ihtiyacı var. Sağlıklı beslenmedeki en önemli şey, tüm besin gruplarından yeterli miktarda alıp beslenme tarzını biraz değiştirmekten geçiyor. Fastfood tarzı, kızarmış, hatta paketlenip satılan ambalajlı her türlü yiyecekten, alkolden ve asitli içeceklerden uzak durmak gerekiyor. Kısacası işlenmemiş her gıda, doğada var olduğu gibi tüketildiğinde ister istemez sağlıklı beslenmiş oluyorsunuz. En önemli şeylerden biri de porsiyon kontrolü... Doymak için değil, gün içinde yeterince enerjimizi alabileceğimiz kadar yememiz gerekiyor. Örneğin; protein kaynağı diye günde 10 tane yumurta yemek ya da tatlı krizini bastırsın diye bir kasa meyve tüketmek de doğru değil. Genel olarak konuşmam gerekirse, beyaz ekmek yerine tahıl ekmeği, zeytinyağlı sebze yemekleri, glutensiz makarna, taze yeşillikli salata, kızartma yerine yağsız ızgara et-tavuk-balık ile beslenen, günde 1.5 litre kadar su içen, meyveyi bir porsiyon ile sınırlandırabilen, şerbetli tatlılar yerine hurma veya kuru kayısı tüketen herkes, insülin direnci veya herhangi bir başka sağlık sorunu olmadığı sürece hem sağlıklı beslenir, hem de harika kilo verir.
Uzun senelerdir haftanın iki günü özel eğitmen eşliğinde spor yapıyorum. Genellikle nabzı yükseltici ve yağ yakıcı crossfit, ağırlık ve denge egzersizleri yapıyoruz. Güzel havalarda açık havada tempolu yürüyüş yapmak da hoşuma gidiyor. Beslenme konusunda ise ihtiyacım olandan daha fazla kalorili yiyecek tüketmemeye gayret ediyorum. Genel olarak asitli içecekleri, hamur işlerini ve yağlı yemekleri seven biri değilim. Bu da bana avantaj sağlıyor. Spora gittiğim günlerde protein ağırlıklı beslenmeye gayret ediyorum. Öte yandan, İzmirli olmamdan dolayı zeytinyağlı sebze yemeklerini, taze yeşillikli salataları ve deniz ürünlerini çok seviyorum. Ege ve Akdeniz usulü bir beslenme tarzım var. Bol su içiyorum. Alkol tükettiğim gün yemeği abartmıyorum. Ödem atmak için ise ananas ile maydanoz yiyor, mutlaka yeşil çay içiyorum. Senede bir kere mutlaka şekersiz beslenme detoksuna giriyorum. 21 gün boyunca alkol ve şekerli hiçbir besini tüketmiyorum.
Hem spor yaptığım için spor ağrılarını hafifletmek, hem de kan akışını hızlandırmak için düzenli olarak masaj yaptırmaya gayret ediyorum. Güneş ışığı, telefon, televizyon ve bilgisayarlarımızdaki zararlı ışınlardan korunmak ve ciltteki lekelenmeyi önlemek için, yaz-kış fark etmeksizin her sabah yüzüme yüksek faktörlü güneş koruyucu sürüyorum. Çalışan bir kadın olarak hemen her gün makyaj yapmak durumunda kalıyorum. Bu sebeple günlük yüz bakımımı ihmal etmem. Saat kaç olursa olsun, cildimi temizlemeden ve nemlendirici krem sürmeden uyumam. Hassas bir cildim olduğu için yüz ve vücut bakımımda dermatolojik ürünler tercih ediyorum. Profesyonel cilt bakımlarımı sağlık bakanlığından onaylı güzellik merkezlerinde yaptırıyorum. Altı ayda bir herhangi bir şikayetim olmasa bile diş kontrolümü ve detaylı diş temizliğimi mutlaka yaptırırım.
Minyon yapım sebebiyle vücuda oturan, dar kesim, feminen kıyafetleri daha iyi taşıdığımı düşünüyorum. Klasik bir tarzım olduğunu söyleyemem. Yünlü kalın kazak tarzı şeyleri asla giyemem. Türk tasarımcılardan Özgür Masur, Burak Bayraktaroğlu, Burcu Sedef ve Tuvana Büyükçınar; yabancı tasarımcılardansa Roberto Cavalli, Domenico Dolce & Stefano Gabbana, Valentino Garavani, Alexander McQueen, Christian Louboutin favorilerim arasında.
Günlük kombinlerimde, smart casual giyim tarzım var. İçinde kendimi iyi hissettiğim, rahat parçaları tercih ediyorum. Birbiriyle uyumlu parçaları sade aksesuarlarla kombinliyorum. Bu anlamda blazer ceketler, jean pantolonlar, sweatshirt'ler, tayt ve sneaker ayakkabılar kurtarıcım... Ancak katılmam gereken bir toplantı veya davet varsa; gündüzleri şık elbise, pantolon ve gömlek, etek-bluz gibi kombinler yapıyorum. Akşam davetlerinde iddialı parçalarla beraber topuklu ayakkabı giymeyi seviyorum.
Sosyal medyada oldukça aktifim diyebilirim. İş hayatım dışında, sosyal tarafımı gösterdiğim, eğlence ve bilgilendirme platformu olarak Instagram kullanıyorum. Şahsi @burcu.krtz hem instagram hesabımda kendimle ilgili fotoğraf paylaşımı yapıyor hem de yardımcı oyuncu olarak rol aldığım dizi, reklam ve filmlerdeki sahneleri paylaşıyorum. Görev aldığım dernek ve vakıflardaki çalışmaların yanı sıra katılım sağladığım davet ve etkinliklerle ilgili bilgilendirmeler yapıyorum. İlk başta tanıdıklarıma açık olan bu sayfa zaman geçtikçe epey takipçi kazanmaya başladı. Şimdilerde sosyal medyada PR çalışmasını yürüttüğüm bazı iş birliklerim mevcut.
Yeni bir döngüye girdiğim dönemdeyim. Bu hafta doğum günüm var. Geçen bir yıla baktığımda; kendimi geliştirdiğim dolu dolu bir yıl oldu. Yakında yeni bir işe başlıyorum. Çok heyecanlıyım. Tüm fazlalıklardan, bana yük olan insanlardan arındım. Yeni hobiler edindim. Köşe yazarlığına başladım. Medya sektöründe dizi ve filmlerde yardımcı oyunculuk yapıyorum. Sağlıklı beslenme koçluğu eğitimimi tamamladım. Bu seneki köşe yazılarımdan birinde söylediğim gibi üretmekten, gelişmekten, yeni şeyler deneyimlemekten, hiç görmediğim yanlarımı keşfetmekten büyük keyif aldığım bir dönemdeyim. Kendimi asıl şimdi tanıyorum. Asıl şimdi istediklerimin farkındayım. Kendimle zaman geçirmekten, bilinmeyen yönlerimi açığa çıkartmaktan büyük zevk alıyorum. En üretken zamanlarımdayım. İçimde bitmeyen bir enerji, merak ve heyecan var.
Okul hayatımdaki başarılarım ve üniversite mezuniyetimden sonra, kendi ayaklarımın üzerinde durabildiğimi görmem için aile şirketimizde çalışmak istemedim. İşin kolayına kaçıp babamla beraber çalışarak, "Yönetim Kurulu Üyesi" unvanını almak şüphesiz daha kolay olurdu. Ancak ben zoru seçip farklı firmalarda, çeşitli pozisyonlarda görev aldım. Ve şimdi kurumsal tecrübemin yanı sıra dünyanın hemen her yerinde harika bir network ağım var.
Annemin yerinde olmak isterdim... Anne olunca anlarsın dediği için.
Birkaç sene sonra hobilerimle iş tecrübemi birleştirerek, farklı bir şeyler deneyimlemek istiyorum. Gerçekleşmesini istediğim hedeflerim arasında; İstanbul karmaşasından uzak, Alaçatı veya Urla gibi bir sahil kasabasında, butik otel, kafe, restoran tarzı, konsept bir mekan açıp oranın işletmesini yapmak geliyor. Öte yandan, sosyal sorumluluk projelerinde görev almak bana büyük keyif veriyor. Sokak hayvanları için gerçekleştirmek istediğim birkaç projem var. Doğru insanlarla doğru şekilde bir araya gelebildiğimiz takdirde sokakta yaşayan dostlarımız için harika işler çıkarabileceğimizi düşünüyorum.