Saat gece yarısını gösterdiğinde, kış ortası bir yaz rüyasına uyanmak üzere Qatar Havayolları ile İstanbul’dan Doha’ya uçuyorum. İstikamet ise biraz daha ötesi; Maldivler. Aktarmalar arası nerdeyse hiç beklemeden Doha’dan Male’ye, Male’den ise deniz uçağı ile Maldivler’e varıyorum. Yolculuk biraz uzun ama göreceklerimin de heyecanıyla, dokuz saatlik uçuş bir çırpıda geçiveriyor.Deniz uçağının kapısında bizi karşılayan uniformalı pilotun, uçağa binip de çıplak ayaklarıyla uçağı uçurduğunu görünce başlayan şaşkınlık bir süre sonra olağan bir hal alıyor. Dünyevi telaşlardan millerce uzağız. Uçaktan inip de cennet adaya vardığımızda ise masmavi ve sıcacık kış ortası yaz kaçamağımız başlıyor.
Yaz planlarını kışa kaydırmak
Yıllar önce ilk kez Maldivler’e geldiğimde bunca zaman neden sıcak rotalara gitmek için hep yaz aylarını beklediğimi sorgulamıştım. Yaz planlarını kışa kaydırmak yaramazlık yapmak gibi. Aralık soğuğunu bir anda terk edip, Temmuz havasına bürünmüş ipeksi kumlara ışınlanmak hayatımda yaptığım en güzel muzurluk olarak kayıtlara geçebilir.
Maldivler için eminim ne metiyeler yazılıp çizilmiştir ama öncelikle şunu belirtmeliyim ki; bir kere fotoğraflarından çok daha güzel. Mavi ve yeşilin her tonunu inanılmaz taşıyor. Diğer alacalı renklerini ise okyanusun içine saklamış. Bir nefes dalıp o büyülü sualtı dünyasıyla da ayrıca haşır neşir olmanız gerekiyor.
Maldivlerin meşhur water villa’larındansa ben karada olmayı daha çok seviyorum. Palmiyelerin altında, her biri sahil boyunca okyanusa açılan enfes evlerden birine yerleşiyoruz. Komşularımız kim, duvarlardan değil, ağaçlardan göremiyorum. Duş ve küvet ise evin içinde değil arka bahçede. Betonla değil, her şey ağaclarla çevrili, ne güzel.
Odamıza yerleşir yerleşmez kapıda bizi bekleyen bisikletlerimize atlayıp adayı keşfe başlıyoruz. Adada kaldığımız tüm süre boyunca tek muzurluğumuz bisiklet yarışı. Özellikle akşamüstü bisikletlere atlayıp son hız gün batımına Surf Shack’e yetişmek. Adanın bir ucundaki bu tatlı yerde, günboyu dalgalarla sörf yapabileceğiniz gibi günbatımında barına ya da tam da manzaraya karşı konulmuş salıncaklarına kurulup, okyanusa batan güneşi izlemek en büyük keyiflerden biri adada. Bir diğeri ise; birbirinden keyifli restoranlarında birbirinden yeni lezzetlerle tanışmak. Bir gün suyun altı metre altında balıkların, bir gün toprağın altı metre yukarısında ağaç evde kuşların arasında yemek yiyoruz. Latin Afro mutfağı için Tribal, enfes deniz mahsulleri için sualtındaki Subsix, Çin, Japon, Tay ve Endonezya mutfağından lezzetler ve teppanyaki için ise Nest en sevdiğimiz restoranlar oluyor.