Yelda İPEKLİ
Fotoğraf istock
Geçen yıl özellikle kitabının yayınlanması ile birlikte Hygge felsefesi ülkemizde de hak ettiği ilgiyi görmüştü. 350 gün güneş görmeyen bir ülke, hayatın sırrını nasıl da güzel anlatmıştı bu felsefede… Peki neydi bu ‘ Hygge’ felsefesi? Hygge kelimesi, huge, höge, hoga gibi okunuyor. ‘Samimi ortamlar yaratma sanatı’, ‘ruhun sıcacık hissetmesi’, ‘tüm dert, sıkıntı ve sinir bozucu şeylerden uzak olma durumu’, ‘rahatlatıcı ve mutluluk veren şeylerden keyif alma’, ‘en sevdiklerinle birlikte olma durumu’ da diyebiliriz. Hygge’ye ulaşmayı sağlayan şeyler son derece basit:
Mum kokuları içinde kurabiye yemek, dostlarla ev ortamlarında buluşmak ve rahatlatıcı konulardan bahsetmek. İşte kitapta da yayınlanmış olan 10 maddede Hygge felsefesi:
Atmosfer: Işıkları kısın veya kapatın. Mumlarla bol bol ‘doğal ışık’ yaratın.
Anda Kalmak: Anda kalma felsefesi ‘mindfulness’ trend olmadan evvel Dan dostlarımız bu işi çözmüş. Hygge yaşamak için ekranlara bakmamak, yaşanan âna odaklanmak ön koşul.
Küçük keyifler: Bu maddeyi sizin yaratıcılığınıza bırakıyorum ama illa pahalı veya ulaşılmaz şeyler olması gerekmiyor.
Eşitlik: Sosyal kavramların dışında ortak anlar yaratmak ve paylaşmak.
Şükretmek: Küçük, büyük fark etmeksizin, elimizdeki şeylere müteşekkir olma durumu. O anda elimizde tuttuğumuz bir kupa sıcak çay da olur, kucağında oturduğumuz sevgilimiz de. Haydi sahip olduğumuz irili ufaklı güzellikleri sıralayıp şükredelim. Zaten bunu yapana karada ölüm yok. Mutsuz olmak imkansız.
Uyum: Kendini kanıtlamaya çalışmadan çevre ile uyum içinde olma durumu. Yani ‘Ego yapmak, övünmek, gösteriş yapmak yok’ diyorlar kibarca.
Rahatlık: Rahat koltuklarda oturmak, giysiler giymek, kendini zorlamamak ve salıvermek ön koşul.
Barış hali ve kabulleniş: ‘No more drama in my life’ diyorlar. Siyaset, din, ekonomi gibi gerginlik çıkabilecek konuların Hygge ortamında yeri yok.
Birliktelik: Bu içtiğimiz bir kahve de olabilir, yanımızdaki sevdiklerimiz de olabilir. Tamamen ‘birlikte’ ve mutlu hissetme hali.
Sığınak: Hyggelig duruma erişmek için güvende hissetmek, tehlikeden korunduğunu bilmek şart. Sevdiklerinle sarmalanmak ve evin huzurlu ortamında bulunmak gibi.
Bu felsefeden sonra bir de Danimarka’da İnsan Kütüphanesi olduğunu öğrendim. Evet yanlış okumadınız, bir ‘Human Library’leri var. Bu kütüphanenin diğerlerinden farkı, hikayesini okumak için bir kitabı değil, gerçek yaşam tecrübelerine sahip bir insanı ödünç alıyor olmanız. Yarım saatliğine bir ekonomisti, bir evsizi, bir politikacıyı, bir akıl hastasını ya da ilginizi çeken neyse o kişiyi karşınıza alıp hikayesini bizzat kendinden dinleyebiliyorsunuz. İstediğiniz an soru sorup hikayenin içine girmeniz de mümkün. Şimdi hazır yaz ruhu halindeyken böyle bir kütüphanede olsanız sizin hikayeniz mutluluğa dair olur muydu bir düşünün. Ben ayrıca böyle bir kütüphanede nasıl bir hayatı okumak istediğimi de düşünüyorum.