Hassasiyet ve duyarlılıkla çalışılmış aydınlatmalar ile kentlerin simgesi haline gelen binaların gece – gündüz aynı güzellikte görünmesi kültürel anlamda önemli bir fark yaratır. Üstelik doğru aydınlatmalar ile ışık kirliliği gibi çevresel etkiler ortadan kalktığı gibi enerji verimliliği de sağlanır.
Tarihi binaların aydınlatılması modern binaların aydınlatılmasından bir tık daha özen gerektirir. Eski binalarda dış cepheyi bozmadan, gündüz görüntüsünü kirletmeden gizlenmiş aydınlatmalar yapmak çok önemli.
Hiçbir ışık kaynağı gün ışığının yerini tutmaz. Yalnız cephe ve gece aydınlatmalarında gündüz ışığında nerelerin derinlik kazandığı önceden hesaplanıp ayarlanırsa aydınlatma başarılı olur.
Zeve Aydınlatma Tasarım Stüdyosu kurucularından Ayrım Yaser Talu konuyla ilgili olarak “Tarihi binalarımız ve anıtlarımız, ustalıkla planlanmış bir aydınlatma tasarımıyla öne çıkabilir. İncelikli bir yaklaşımla ve kentsel kaygılarla tasarlanmış uygulamalar, yapının asla görünmesini istemeyeceğiniz kusurları görünür kılar. Bu bağlamda bir yapı tekil olarak aydınlatılırken yapılı çevrenin de büyük bir özenle analiz edilmesi ve tasarımın mevcut yapılı çevrede olumsuz etkiler yaratmaması için önlem alınması gerekir” diyor.
Dünyanın en ünlü kentlerine de baktığımızda hep aydınlatmaların etkisini görüyoruz. Paris’deki Eyfel Kulesi, Londra Köprüsü, Floransa’daki Vecchio Köprüsü ya da Prag Kalesi bunların hepsi doğru aydınlatmalarla fark yaratmış mimari eserlerdir.
PRAG KALESİ
MİLANO DUOMO KİLİSESİ
FLORANSA PONTE VECCHIO
İSTANBUL YEREBATAN SARAYI
İSTANBUL GALATA KULESİ