Röportaj: Petek Kırboğa
Philippe Guillotel Monte Carlo Balesi Kostüm Tasarımcısı
Yeni bir gösterinin kostümlerini nasıl hazırlıyorsunuz?
Özel bir bale için daha önce neler yapıldığını araştırmakla işe başlıyorum. Hikayesini okuyorum ve farklı boyutlarını araştırmıyorum. Farklı karakterlerle kendi bakış açımı katarak küçük çizimlerle sayfaları dolduruyorum. Başlangıçta yaptıklarım hiç hoşuma gitmiyor, ama daha sonra kafamdaki dünya şekillenmeye başlıyor ve farklı karakterler kabuğundan çıkarak hayat buluyor. Onları çizdiğim anda var oluyorlar aslında, sonrasında benden çıkıyorlar ve adeta onları koreografa ve yönetmeme göstermemi istiyorlar. Böylece bir karakter doğuyor.
Çalışmaya başlamadan önceki hazırlık sürecinizden bahsedebilir misiniz?
İşe araştıracağım alanları belirlemekle başlıyorum. Örneğin bu bale için işe avcıların farklı dönemlerde nasıl giyindiğini araştırarak başladım. Farklı türde kuşları ve onların tüylerini derin bir şekilde inceleyerek devam ettim.
“Göl” balesinin kostümlerini hazırlarken nelerden ilham aldınız?
Aklıma en çok takılan şey, klasik balenin en ikonik kostümü olan düz tütünün bu baleyle mükemmelliğe ulaşmış olması oldu. Bu yüzden bunu dikkate almam çok önemliydi. Tabii ki klasik tütüye kendi modern yaklaşımımı kattım. Yönetmen de kendi düşüncelerini benimle paylaşarak yaratım sürecinin şekillenmesine yardım etti. Dansçıların daha çok hayvan gibi gözükebilmeleri için ellerinin mümkün olduğunca az görünmesi gerektiğini söyledi. Bu da gerçekten daha vahşi bir ortam hissi verebilmeme yardım etti.
Jean‐Christophe Maillot Monte Carlo Balesi Baş Koreograf
Röportajlarınızda bale ile ilgili misyonunuzun baleyi herkese ulaştırmak olduğunu söylüyorsunuz, bu hedefinizi gerçekleştirebildiniz mi?
Baleyi herkese ulaştırmak istedim bu doğru ama burada önemli bir nokta var. Erişilebilir olmak basit olmak anlamına gelmez, gelmemeli. İnsanlar bale ile anlattığım hikayelerden ve onlarda yarattığım duygulardan dolayı beni takdir ediyorlar. Aslında hikaye anlatıcılığım çok açık değil. Anlattıklarım aslında duygusal açıdan çok köklü ve karmaşık durumlardan oluşuyor. Birbiriyle çatışan zıt dünyaların üstesinden gelmeyi severim. Bu durum geniş yelpazede bir koreografi hazırlamak için bana olanak sağlar. 20 yılı aşkındır Monte Carlo Balesi ile çalışıyorum şunu anladım ki seyirci benzersiz bir vizyon sunarsanız onu takdir eder. İnsanlar büyük bir samimiyetle kendilerinden bahseden sanatı severler.
Monaco Prensesi Grace Kelly baleye tutkundu ve 1975’te bir bale okulu kurdu. Dans sevgisi ondan kızı Prenses Caroline’e geçti, o da 1985’te annesinin dileği üzerine Monte Carlo Balesi’ni kurdu. Balenin başkanlığını da kendi üstelendi. Prenses Caroline’in topluluğunuzdaki rolünden bahseder misiniz? Onunla çalışmak nasıl?
Prenses Caroline olmadan asla bir dans topluluğu olamazdı ve özellikle onsuz Monaco’ya özgü bu benzersiz dans biçimi oluşmazdı. 1985’te bu Monte Carlo Balesi’ne can verdi ve o günden sonra her zaman bu baleyi sanatsal açıdan kalkındırmak için desteğini eksik etmedi. Beni her zaman sanat disiplinlerini kaynaştırmam için destekledi. Sanatçılar ve benim aramda köprü oldu. Birlikte Monte Carlo Dans Forumu’nu oluşturarak festival düzenlememiz için büyük çaba harcadı. Bale alanında her zaman en güzel etkinliklerin gerçekleşmesi için çalıştı. Çok kısa bir zaman önce Prensese ne kadar teşekkür borçlu olduğumu söyledim. Benim için çok önemli olan bir hayalimi gerçekleştirdi. Topluluğumuzu ve bale okulumuzu ve düzenlediğimiz balet festivalini Monte Carlo Balesi’nin çatısı altında bir araya getirdi. O bizim başkanımız ve her daim eksilmeyen ilgisi ile bizleri destekliyor ve takip ediyor.
Röportajların devamı ALEM’in bu haftaki sayısında…