Aslında fikir pandeminin ilk yılbaşı akşamında çıktı. Dört günlük bir sokağa çıkma yasağı vardı hatırlarsanız. Yalnız yaşayanlar ne yapacak diye düşünüyordum. PCR testi yaptırıp apartman komşularını davet ediyordu insanlar. Sonra yılbaşı gecesi bazı sitelerde polisin denetim yaptığı ve insanların site komşularıyla evlerinde toplandıkları ortaya çıktı, cezalar kesildi. Biz de o sonbahar ve kışı Bodrum'da geçirelim, bari COVID yok diye düşünmüştük ve bir sitede ev kiralamıştık. Komşuları tanımıyoruz ama davet etsek ne olur ki, bu sitedeki insanlar bizim gibi birileridir derken filmin fikri çıktı. İlk başta sinema filmi olarak düşündüğüm için hemen oturup yazmadım, sinemalara bir daha gidilip gidilemeyeceğini bilmiyorduk o karanlık günlerde. Sonraki yılbaşında yine birkaç gün yasak olabilir dendi ama sadece saatle ilgili bir sokağa çıkma yasağı geldi vs... Fikir kafamın bir köşesinde minik minik gelişiyordu. Geçtiğimiz şubat ayında aslında bir dizi yazarken, dizinin başrolünden hayırlı bir haber geldi ama bu güzel haber bizim çekimlerimizi çok erteleyecekti. Ben de hızlıca oturup plan değiştirip filmi yazmaya başladım. O esnada senaryo çıktıkça oyuncuları arayıp hikayeyi ve karakterlerini anlattım. Haziran ayında senaryo bittiğinde cast'ı çoktan yapmıştık. Çünkü bu muhteşem kadronun yüzde doksanı senaryoyu okumadan filmde oynamayı kabul etti. Hayatımın en büyük gururlarından biridir.
Aslında çok kısa sürede çekilmiş, dört-beş haftada bitmiş bir film. Çünkü filmin büyük bölümü, yılbaşı gecesinde bir evde geçiyor. Film sakin, pembe bir aile filmi tonunda, daha düz başlıyor. Sevimli bir aile pandeminin bitişine doğru (bu yıl veya geçen yıl da olabilir bilmiyoruz) yılbaşı akşamı için çılgınca hazırlanmış, 20 kişilik davet organize etmişken, aniden vakalar arttığı için üç gün sokağa çıkma yasağı geliyor ve sitelerinde oturan tanımadıkları komşularını çağırmaya karar veriyorlar. Tatlı bir kartopu gibi ilk 10-15 dakika. Ama film ilerledikçe yuvarlana yuvarlana farklı karakterlerin katılımıyla aksiyonu da komedisi de büyüyüp çığa dönüşüyor bence. Asla bir arada olmaması gereken insanlar yavaş yavaş aynı eve toplanıyor ve her köşede başka hikaye dönüyor, ikinci yarıda artık işler iyice çığırından çıkıyor. Vodvil geleneğinde yazdığım bir senaryo. Hatta biraz uğraşsam sahneye kolaylıkla adapte edebilirim. Ama cümlesi olan bir vodvil diyelim. Seyirciyi bizce bol eğlence, komedi, neşe, şarkı türkü ve ferahlama bekliyor. Seyredenler dedi ki "Film bitince derdi tasayı atmışız, her şey yolundaymış gibi hissettik." Bir de "Hemen tekrar seyretmek istiyor insan." dendi. Bakalım, geniş seyirci kitlesiyle buluşunca neler olacak.
15 oyuncuyuz ve aşağı yukarı herkesin hikayede rol ağırlığı aynı. Başrol, yan rol yok. Herkes de karakterini öyle bir sahiplenip performansına asılmış ki, valla ilk defa isim veremem. Ozan'la (Açıktan) montajda bakıp bakıp kimi öveceğimizi şaşırdık. Herkes çok komik. Daha önce komedide seyretmediğimiz isimler de büyük sürpriz yapacak, onu da ipucu olarak vereyim.
Bunun formülü yok ama ağırlıklı olarak hayal gücü. Tabii tanıdığınız, gördüğünüz, izlediğiniz, kafede yan masada oturan, aynı toplantıya girdiğiniz insanlardan da küçük küçük şeyler çalıyorsunuz. Bunların bir karışımı oluyor karakter. Bir karşılığı olduğunu hissedince, "Ya evet ben bu tipleri biliyorum." hissi verince de komedi başlıyor.
Bir yıl daha yaşlanmanın ve ölüme biraz daha yaklaşmanın neyini kutluyoruz bilmiyorum ama ben de her yıl o heves ve neşeye kendimi kaptırıyorum! Bu yıl bence daha önemli. 2020'nin başından beri yaşadığımız salgın, kabus ve endişe en azından şimdilik bitmiş gibi görünüyor. Bu bile kutlamaya değer bence. Bu film biraz da pandeminin bitişi filmi gibi aslında. Belki geçen yıl bile pandemiyle ilgili herhangi bir şaka yapmak için erkendi. Bir kabus dönemini gülerek geride bırakma fikrini seviyorum.
Pandemide ara verdik ama yıllardır olduğu gibi ablam aile partisi verecek. Geleneksel piyango çekilişlerini yapacak, hediye açması var, her şeyden tatmak zorundasın, gece sonunda tombalası var, yoğun bir program hazırlar her yılbaşı bize. Ve bayılıyorum o gecelere açıkçası. Filmdeki ev sahibesi (Şebnem Bozoklu) biraz ablamdan yola çıkarak yazıldı. Onun kadar özenli, hevesli, iddialı, detaycı bir ev sahibesi var karşımızda. Evin, bahçenin süsünden piyangoya, menüden sürprizlere o kadar sıkı hazırlanmış ki, partinin iptal haberiyle çöküyor ve eşi karısının moralini düzeltmek için komşuları davet etme formülünü öneriyor. Büyük risk tabii!
Çocukluğumdan değil de en unutamadığım yılbaşı sanırım 2009'da domuz gribi olup evde ateşli geçirdiğim yılbaşıydı. Bir daha benzeri olmaz umarım.
Yeni yıl kararı almıyorum ben. Ama 2023'le ilgili beklentim büyük. Bir kere pandemi bitti, bu demektir ki en azından sağlık yönünden 2022'den daha iyi geçecek. Bir dizi yazacağım, ona da heyecanlanıyorum. Arkadaşlarımı özledim iki yıldır ve son aylarda daha sık sosyalleşmeye başladım, bu da COVID'in bitmeye yüz tutması sayesinde. 2023 sevdiğim insanlarla daha çok görüştüğüm bir yıl olsun istiyorum.
Beni arayıp görüşmek istediler ve teklif yaptılar. Bu filmin notlarını almaya başlamıştım ama sinemaya diye düşünüyordum. Bir yandan da çok endişeliydim çünkü sinemada hala seyirci yoktu, ki pandemi çekingenliği şu anda sürüyor, bence gelecek yıl düzelecek. Film çekme maliyetleri yükseldi, ben iyi bir oyuncu kadrosu, iyi ekipler istiyorum, maliyeti kaç milyon seyirci karşılayacak diye tasalanıyordum. Disney+ filmi istediklerini söylediklerinde pek çok açıdan mantıklı geldi.
Filmle ilgili bu döneme özel demin anlattıklarım var. Gelecek yıllarda sinemaya film yapmaya devam edeceğim. Ama dizide bambaşka avantajları var dijitalin. 50-60 dakika, sekiz bölüm. Revizyonlarını yap, provanı yap, insani şartlarda titizlenerek yaz, oyna, çek. İçimize sinen işleri artık TV kanallarına yapmak mümkün değil. Haftada 140 dakika komedi yazan tek ben vardım galiba, ben de artık sağlığımla oynamayacağım. Zaten artık 170 dakika diziler, 140 da kurtarmıyor.
Kısa vadede yok. Diziye iyi hazırlanmak istiyorum. Eylül, ekim civarı da çekime başlarız sanki.
Karakteri yazıp kağıt üzerinde konuşturmaya başladıktan sonra bakıyorum, bir veya birkaç oyuncunun sesi ve yüzü belirmeye başlıyor kafamda. Genellikle cast seçimlerim doğru oluyor. Okuma provalarında gördüklerime göre de revizyonlar yapıyorum diyaloglarda. Tanımadığım oyuncular için de uzun audition'lar yapıyoruz, hayal ettiğim karaktere en yakın performansı veren ismi muhakkak buluyoruz. Çok yetenekli oyuncular var Türkiye'de. Çok şanslıyız.
İşimi iyi yapmaya çok uğraşıyorum ve işini iyi yapmaya çok uğraşan insanlarla çalışıyorum.
Aslında oturup yazmak üç, üç buçuk ay kadar sürdü. Site hayatı, İstanbul'un havalı sitelerinde oturanlar, yeni komşuluk ilişkileri, değişen sosyoloji, bunlar bana ilginç geliyor. Son yıllarda komşulardan çok iyi ve kötü sürpriz çıkabiliyor, haberlere konu olan hikayeler var. Bunlar da ilham oldu.
Mekan İçin 1924 İstanbul 'a Teşekkür Ederiz.