Hayata olumlu yönden bakmayı kendime felsefe edindim. Özellikle babamın rahatsızlığı sonrasında hayatta neyin daha değerli olduğunu anladım ve tüm hayat felsefemi değiştirdim. Yaşadığımız her an çok kıymetli, değerini bilerek ve şükrederek yaşamak lazım. Kişisel gelişimimde yaşadığım bu üzücü olayın etkisi çok olmuştur. İçimdeki potansiyeli, sevginin gücünü, aile olmayı, dost olmayı, sarılıp sarmalanmayı öğrendim. Yaşadıklarımızdan aldığımız derslerden daha değerli ne olabilir? İsterseniz binlerce kitap okuyun, hayata geçiremedikten sonra bir kıymeti var mı? İnsanoğlunun beyni maalesef negatif düşünme eğilimli, ben kendimi bu konuda eğitmeye çalışıyorum.
Onaylanacak takdir, edilecek bir ev yapmak istemedim. Ben yuva yapmaya çalıştım. Kendimizin yaşayacağı, sevdiklerimiz, dostlarımız ve çocuklarımızla zevkine varabileceğimiz, fazla değil bize yeten bir yer yapmaya çalıştım. Kalabalıklardan kaçtığım, huzurlu bir yaşam alanı yaratmak istedim. Terzi söküğünü dikemez derler ben bu evde söküğümü diktim galiba.
Evin her köşesi bizim için çok kıymetli çünkü her köşesini bilerek ve isteyerek tasarladım. Altı yıldır yaz-kış Çeşme'de yaşıyoruz. Böylece evin her alanını kullanıyoruz. Dostlarımızla birlikte keyifli anlar biriktiriyoruz. Hüznü de mutluluğu da yaşadığımız bir ev. Evleri ev yapan içindekiler ve yaşanmışlıklardır.
Sabah erken kalkıp işe gidiyorum. Ya ofise giderim ya da şantiyelerimizi ziyaret ederim. Birilerinin hayatına dokunmaya çalışıyorum her gün. Bu günümü heyecanlı kılıyor. Özellikle iş teslim dönemleri çok zorlu ve adrenalini yüksek geçer. Bazen 24 saat uyumadan çalıştığımız olur. Bizim iş ekip işidir. Aynı heyecanı paylaşmazsak işin ruhu kaybolur. Müşterimize ki çoğu ile zaman içinde dost oluruz ve onlara karşı kendimizi sorumlu hissederiz. Yaptığımız her projeye kendi evimiz ya da iş yerimiz gibi bakarız. Bu nedenle projenin her detayına hakim olmak isterim. Kapıyı kilitleyip çıkana kadar işin başında olurum. Tüm ayrıntı ve detayları sonuna kadar takip ederek bizzat tamamlamaya çalışırım. Çok iş odaklıyım ama asla özel hayatımı ve dostlarımı ihmal etmem. Hayat işten ibaret değil. Sosyalleşmeye her zaman vakit ayırırım. Bir şekilde hayatıma eşlik eden, hayatı paylaştığım dostlarımla vakit geçirmeye çalışırım. Uzun dost masalarını, sohbeti ve seyahati çok severim. Bu yoğunluğun arasında hayatın akışını yakalamaya çalışıyorum. Biraz temposu yüksek oluyor ama böylesi bana keyif veriyor. Ben bu dostluklardan ve yaşanmışlıklardan besleniyorum. Anı biriktirmek çok önemli. Herkes gibi paylaştıkça ve deneyimledikçe mutlu oluyorum.
Dostlar her zaman insana iyi gelir. Hayatın inişleri ve çıkışları olabilir. Önemli olan o an yanınızda kimlerin olduğu ve bu duyguları kimlerle paylaşabildiğiniz. Kurulan masalar, bu masaları kimlerle paylaştığım ve sevdiklerimle kadeh kaldırmak benim için en büyük moral.
FD Architecture'ın bir tarzı, ruhu ve karakteri var. Yaptığımız her işte hikaye yaratmak istiyoruz. Ruhsuz, duygusuz, showroom gibi mekanlar yaratmak istemiyoruz. Duygu odaklı çalışıyoruz. Yaşanmışlığı olan mekanlar tasarlıyoruz. Mekan; ev ya da iş yeri sahibini yansıtmalı. Bu nedenle bizim projelerimizde mekanlar kendini tekrar etmez. Kişi endeksliyiz. Proje sahibi nasıl yaşar, ne yer ne içer, kalabalıklarda mıdır, sade midir? Önce tarzını yakalarız. Böylece teslim ettiğimiz projelerde ev sahibi evine hemen adapte olur. Hiç yabancılık çekmez, aidiyet hisseder. Duyguyu geçirebilmek önemli. Proje sahibi ile vakit geçiriyoruz. Hayat görüşüne, eğlenmesine, neşesine, sevdiği ve sevmediği şeylere bakıyoruz. Bu doğrultuda yaşam alanları yaratmaya çalışıyoruz.
Davette en büyük detay samimiyet. Bir davet verirken kalabalık olsun, popüler ya da ses getiren isimler olsun diye bakmıyoruz. Davetlerimizin özünde yüzde yüz samimiyet vardır. Yaşanmışlığımız, anılarımız olan, birbirimize dokunduğumuz kişilere evimizi açıyoruz. Önemli bir nedeni olur. Ya doğum günüdür ya evlilik yıl dönümüdür ya yılbaşıdır ya da Noel'dir ama hep bir anımız vardır. Bu nedenle birbirimize değdiğimiz ve birbirimizi konuşmadan anlayabildiğimiz isimlerden oluşur davetlilerimiz. Onlar zaten davetli değil ailedir. İyi kötü anılarımız vardır ama popüler olduğu için davet ettiğim hiçbir isim yoktur. Son dönemde cemiyet hayatında ses getiren davetlere baktığımda sadece popülerlik ve medyatik olma ön planda. Davetlerimizin hep bir hikayesi vardır. Davetin asıl amacı budur. O yüzden davet masaları, davet ortamları anlam kazanır. Çünkü her defasında heyecanla kurarım masaları. Bizi anlatan bizi dillendiren, ifade eden çiçekler, mumlarla temalar yaratmaya çalışırım. Bizde ay çiçeği varsa ay çiçeğinin bir hikayesi vardır. Papatya varsa papatyanın hikayesi vardır ki o hikaye çok özel ve çok sevdiğim bir hikayedir ve hepimize dokunuyordur. Davetler de buna odaklı, buna endeksli programlanır ve yapılır. Uzun lafın kısası dost meclisidir.
Zaten hayatımda seçtiğim, vakit geçirmek istediğim dostlarım çok sınırlı olduğu için o masanın etrafında o isimler oluyor. Benim için zaten kıymetli olanlar benim masamda yer alıyor. Hayatımı çok sadeleştirdim ve sınırladım. İstediğim isimler zaten benim masamda, var oldukları için her gün şükrediyorum. Birbirimizi dinlemekten keyif alıyoruz. Bu soruya markalar, isimler koymuyorum çünkü hayatın bir ritüeli, bir gerçekliği var. Olması gereken kim varsa zaten benim masamda ve hayatımda. Onun dışında fantezi yapmıyorum. Onlar bir kere gelir, devamlılığı olmaz ve giderler. Ben devamlılığı olan isimleri hayatımda topluyorum bu benim için daha kıymetli.
Sürdürülebilir yaşam alanları yaratmaya çalışıyoruz, sürdürülebilir dostluklar gibi... FD Architecture olarak bizim yaptığımız her proje çalışıyoruz. Her iki tarafı da anlamaya çalışıyoruz. Seyahat etmek bizi besliyor. Gittiğiniz şehirlerin renkleri, yemekleri, kokusu, dokusu, insanları, kültürü, bakış açısı, dinlediği müzik, yediği yemek bunların hepsi bizi besleyen şeyler o yüzden benim hayatımda seyahat her zaman olacak. Bu beni besleyen, işimi geliştiren bir şey. Her seyahatim bana birçok şey katıyor.
Ben burada sanatçıların isimlerini saymak istemiyorum. Kendi evimden, hayatımdan yola çıkıyorum. Sabah kalktığımda karşımda görmek istediğim bir tablo, bir sanatçının eseri oluyor ve bu bana mutluluk veriyor. Salonum da terasım da aynı şekilde. Bazen beni başka yerlere götürüyor. Görmekten keyif aldığım ve projelerimde de müşterilerimin görmekten keyif aldığı rengi, dokusu, duygusu ruhu hikayesi olan her esere çok açığız. Bana duygu olarak iyi gelen hangi sanatçı varsa benim evimde var olmuştur, aynı şey benim müşterim için de geçerlidir. Duygusunu geçiren, evin içinde görmekten hoşlandığım, hikayesinden etkilendiğim beni bir yere taşıyan her sanatçı bizim projemizin içindedir.
Sizin de gelip tanıştığınız dört çocuğun aslında hikayeleri çok derin ve anlamlı. Hiçbiri pet shop'tan satın alınma değil. Hepsi sokaktan geldi, hepsi perişandı, iyileştirildi ve hayatımıza dahil oldu. Şükrediyoruz iyi ki varlar. İyi ki bize dokundular, bizim çocuklarımız oldular. Hayatımda; ihtiyaç sahibi çocuklar, dezavantajlı bireyler ve sokaktaki dili olmayan, kendini ifade edemeyen canlılar olmak üzere üç tane odak noktam var. Funda Arkas olarak benim söyleyebileceğim tek şey kazandığım her kuruş ömrümün sonuna kadar sokak hayvanlarına ve Doğu'daki çocuklara gidecek. Ayağında ayakkabısı olmayan, soğukta üşüyen her çocuk benim için çok kıymetlidir. Ayrıca babamın hikayesinden dolayı hayatı dezavantajlı yaşayan kişilerin de benim için ayrı bir yeri var. Onların hayatını kolaylaştırmak benim hayatımdaki en büyük sınavım ve hedeflerimden biri. Sosyal medyada çok paylaşmak istemesem de bazen örnek olsun, başkalarını da teşvik etsin diye sokak hayvanlarına yaptığım desteği paylaşıyorum. Ancak insanlarla ilgili olanları başka yere çekilebilir, kötüye yorulabilir, olumsuz cümleler kullanılır diye paylaşmıyorum. Ben çocuk doğurmadım ama onlarca, yüzlerce çocuğum var. Hayata böyle bir misyonla geldiğime inanıyorum. Bu misyonu ömrüm yettiğince taşıyacağım ve en iyi şekilde yukarıda bahsettiğim üç grup için çaba harcayacağım. Gördüğüm, dokunabildiğim, yetişebildiğim kadarıyla her zaman var olacağım.
Sevgili eşimin desteğiyle bir arazi tahsis etmeye çalışıyoruz. Türkiye'de ilk olacak, örnek bir hayvan hastanesi, sahiplenme merkezi ve barınak projesi. Yalnızca bir hastaneden ziyade tam teşekküllü bir proje olacak. Konaklayabilecekleri, kısırlaştırma, iyileştirme, aşı, eğitim, dışarından kişilerin çocuklarını getirip eğitebildikleri, onların o küçük kafeslerde koşmayı, yürümeyi bile unuttukları alanlar dışında büyük arazilerde koşabildikleri, kaslarını çalıştırabildikleri, özel olduklarını hissedebildikleri bir alan yaratmak için çalışıyoruz. Bu projenin Türkiye'ye örnek olmasını istiyoruz. Bu projeyi tüm belediyelerle paylaşacağım. Eşim de çok büyük bir hayvansever. Bunun için yıllardır çabalıyoruz. Çok yakın bir tarihte bunu hayata geçireceğiz. Projeyi iki yıl önce çizdik. Yakın zamanda sizlerle paylaşacağız. Bunun için fazlasıyla mutlu ve heyecanlıyım.
Aşka dönüşmek değil de yol arkadaşlığına dönüşmek var. Biz kıymetli ve uzun bir yola çıktık her şeyden önce dostuz en önemli şey de bu. Hayatımızda her zaman birbirimizin dostu olduk, kanatlarımızı açtık birbirimize. Birbirimizi çok iyi tanımladık. Bundan sonra da tek dileğim yol arkadaşlığımızın devam etmesi ve dost olarak birbirimize sahip çıkmamız.
Biz hiçbir zaman birbirimizin işine dahil olmadık, müdahale etmedik, sadece istediğimiz zaman, birbirimize ihtiyacımız olduğu zaman fikir alışverişinde bulunduk. Tabii ki eşimle işle ilgili konuşuyoruz çünkü o bir duayen. Çok daha sakin bir karakter bana göre ve çok daha tecrübeli. Tabii ki benim yolumu açtığı, beni sakinleştirdiği çok olmuştur. Ve işimle ilgili istediğim sürece her zaman fikir beyanında bulunup destek olur. Bu da takdire şayan bir durum. Ben de her zaman onu dinlemekten keyif alıyorum çünkü farklı bir tecrübe.
Biraz önce de bahsettiğim gibi burası bir yuva. Biz, hayalimize uygun bir ev yaptık. Her köşesi çok değerli, çünkü hayalini kurarak o köşeleri tasarladık, objeleri seçtik. Dostlarımızla uzun ve keyifli sohbetler yapacağımızı bilerek büyük masalar kurduk. Evin her köşesinin tadına vararak yaşıyoruz. En önemlisi hayatımızı paylaştığımız, yolumuza şahitlik eden kaybettiğimiz patili evlatlarımız bahçemizde bizimle yaşıyor.
Eş ya da sevgili olmak ya da aşık olmaktan ziyade dost olmak, birbirini sevmek, kıymet vermek çok önemli. Eşim iyi ki hayatımda iyi ki yol arkadaşım dediğim en yakın dostum. Eşimi anlatabileceğim en güzel cümle bu. Vicdanlı ve huzurlu... En kıymetlisi.
Biz, bize değen, dokunan olmazsa olmaz en yakın 18 dostumuzla evlendik, binlerce insanla, kalabalıkla değil. Tabii ki çok heyecanlandım. Hayat dostum dediğim adamla aynı yola çıkıyor, bunun için imza atıyorduk. Benim şu an can dostum olan Candan Varnalı ve Bettina Hakko bizim nikahımızı üstlendi. İmza atarken kafamı kaldırıp baktığımda Candan ve Bettina'nın deli gibi ağladığını gördüm. O ana kadar ben de ağlamamak için kendimi tutuyordum fakat onları görünce makyajımın dağılmasını umursamadan ben de ağlamaya başladım ve okumam gereken metni unuttum. Bu benim için çok kıymetli bir andır. Bu bana çok dokundu. İkisini de ailemden hissettim. Çok kıymetli iki kadın benim en özel günümü hazırlamışlardı ve ben kır çiçeklerinden düğünümü yapalım dediğim halde bana beyaz orkidelerle bir vaha yaratmışlardı. Benden çok onların heyecanını gördüğümdeki heyecanımı hatırlıyorum. Benim için en önemli duygu bu. O iki kadının coşkusunu, duygusunu gördüğüm an doğru yol çizdiğim doğru insanları hayatımda barındırdığımı bir kere daha gördüm. İyi ki varlar. İkisine de hayranlık duyuyorum ve çok seviyorum.