Son 10 senedir koleksiyon ve styling yapıp modanın içinde birebir çalıştıktan sonra artık benim alışverişle ilgili çok bir hevesim kalmadı. Oldukça sade bir dolabım var. Room Showroom markalarının koleksiyonlarından giyindiğim için bir şekilde modayı takip etmiş oluyorum. Fakat kendime özel alışveriş yapma sıklığım çok azaldı. Yurt dışına gittiğimde orijinal parçalar varsa, vintage mağazalardan alıyorum. En çok aksesuara yatırım yapıyorum. Sadeleştim, sakinleştim.
Evet, Vakko’da tasarımcı olarak çalışıyordum. O benim ilk işimdi. Erkek moda tasarımcısı asistanıydım. Marmara Üniversitesi’nden mezun olduktan sonra Londra’da Central Saint Martins’de tasarım eğitimi aldım ardından İstanbul’a dönüp Vakko’da işe başladım. Benim için rüya gibiydi. Vitali Hakko ile de çalışma fırsatı buldum. Okul gibi bir şirket orası. Sonrasında Bilsar Tekstil’de yurt dışı ve yurt içine erkek koleksiyonları yapmaya başladım. Çok zevkliydi ama üretimde olmak zor. Altı sene tasarımcı olarak çalıştıktan sonra Deniz (Marşan) ile tanıştık ve heyecanla yeni çalışmalarımıza başladık. 2008 yılında Deniz ile birlikte styling ve stil danışmanlığı şirketi kurmamızla kariyerim bambaşka bir yöne doğru evrildi. İyi de oldu. Gerçekten çok çalıştık. Aynı anda üç dizi, tiyatro oyunu ve ünlü isimlere styling yapıyorduk. Ben o dönem gazete ve dergilere moda yazıları da yazıyordum. Bu serüvenim de 10 sene sürdü. 2013’te de Room Showroom’u açtık Deniz’le.
Evliliğimle göz önünde olmak benim seçimim değildi. Öyle gelişti, elimde olan bir şey değil. Evlenmeden önce de aynı sektörde olduğum için işim gereği çok sakin bir sosyal hayatım yoktu. Tabii, evlilikle bu çember genişledi. Evliliğinizi ve özel hayatınızı ne kadar gizli yaşarsınız dışardan o kadar az müdahale yapılıyor, o kadar az konuşuluyorsunuz. Bir de yapı gereği zaten ben özel hayatımı ortada yaşamayı seven bir insan değilim, hiçbir zaman olmadım. Kıvanç (Tatlıtuğ) da aynı şekilde. Evliliğin en önemli yapı taşı saygı ve anlayış. Birlikte eğlenmek, güzel vakit geçirmek, el ele neşeyi, coşkuyu ve tabii üzüntüyü paylaşabilmek; birlikte gülmek, seyahat etmek, kaliteli zaman geçirmek; birbirine yetebilmek; birbirini tamamlamak ve beslemek. Bu dediklerimin içinde hep aşk var. Aşık olmadan çok güzel vakit geçirmek zor. Ama bunların hep saygı çerçevesinde olması önemli. Aşk ilişkileri genelde sevgi ve saygı ile başlıyor ama bu hep devam etmek zorunda yoksa büyü bozuluyor.
15 sene Nişantaşı’nın göbeğinde yaşamış biri olarak şu an doğanın, ormanın ortasında yaşamanın keyfini çıkartıyorum. Doğanın döngüselliğini gözlemlemek, devamlı kuş sesleri ile iç içe olmak çok güzel. Kıvanç ile devamlı denizdeyiz, balık tutuyoruz. Kamp yapıyoruz, ateş yakıyoruz, ormanda yürüyoruz. Yurt dışına gittiğimizde de yine aynı şekilde deli gibi yürüyoruz. Araba ya da motor kiralayıp keşfe çıkıyoruz. Bilmediğin yerlere gitmek, görmek, yeni şeyler deneyimlemek bambaşka bir keyif. Deniz, tekne, balık, dalış ve sörf Kıvanç’ın en sevdikleri. Dünyanın her yerinde su sporlarını bulup yapıyor. Bense haftanın iki-üç günü Nişantaşı’ndayım. Bu şekilde dengeyi kurmuş oluyorum. O nedenle çok memnunum hayatımdan ve bu gidişattan, dengeden, sakinlikten. Çok çalışmayı ve üretici olmayı seviyorum. Ofiste kalabalık bir kız grubuyuz ve çok eğleniyoruz, aynı anda birçok iş yapıyoruz. Ekibimi çok seviyorum; çok yetenekli, vizyon sahibi bir ekip.
Komik bir ortağım ve komik bir Whatsapp arkadaş grubum var. Onlara gülüyorum. Bir de Kıvanç’a çok gülüyorum tabii. Evde devamlı taklit, mizah yapar, kafasında hemen yazar ve oynar. Karakterlere bürünür, sesini değiştirir, tipini değiştirir çok güldürür beni ve arkadaşlarımızı.
Mekan için JW Marriott Istanbul Bosphorus’a teşekkür ederiz.