Belçim Bilgin: Gözde, hoş geldin.
Gözde Yörükoğlu Ersu: Aaa geldim! Demek senin beni konuk alman gerekiyormuş.
G.Y.E: Sohbetimizin başında sosyal medyadan bahsediyordum. Instagram alındı galiba, beni saf dışı etti ve canlı yayınımız kesildi.
B.B: Evet, Instagram bize hem bu kanalı kullanıyorsun hem de bizim yabancılaştırdığımızı söylüyorsun dedi. Fotoğraf çekimimizin hikayesi de bu yabancılaşmayla başlayıp, yabancılaşmanın bizi ve bizim en değerli şeyimizi, ruh ile akıl sağlığımızı nasıl etkilediğinden başladı. Daha sonra pandemiyle birlikte ters düz olan, bildiğimiz her şeyi unutturan sürece küçük bir gönderme yaptık.
G.Y.E: Ters düz dediğimizi de zaten kapağımıza taşıdık.
B.B: Evet, hayatta bazen başımıza beklenmedik olaylar geliyor. Zaten o beklenmedik şeyler olduğu için güzel ve değerli olanlara daha sıkı sarılıp onların değerini biliyoruz. Peki beklenmedik şeyleri yaşadığımız zaman ne yapacağız, nasıl başa çıkacağız? Çekimden bir fotoğrafımız var, Matrix’e de gönderme yapan. Aslında biz kendi Matrix’imizi yaşıyoruz, kendi kurguladığımız hayatta. Bazen de bize sistem tarafından bir şey sunuluyor ve onun bir parçası oluyoruz. Biz de burada sormak istedik; acaba biz ne kadar kendimiziz? Kendi istediğimiz gerçekliği ne kadar yaşıyoruz? Birileri tarafından yönlendirilen, kurban pozisyonunda nasıl buluyoruz kendimizi? Korona günleri bizi bu anlamda uyandırdı. Alışverişle ilgili, yemekle ilgili, uyku saatlerimizle bile ilgili sonradan öğrenilmiş ve değişmesi zor bazı algılarımızı, tabularımızı altüst etti. Tüm bunlar altüst olduğunda da ayakta durabildiğimizi, tek gerçekliğin kendimizle barışık olma halimiz ve durumu yönetme biçimimiz olduğunu kavradık.
G.Y.E: Misafir olduğumuza uyandık ve belki de daha önce herkesle böyle empati kuramıyorduk. Bu bambaşka bir süreç oldu. Oldu da dememeliyiz aslında. Geniş zaman kullanmalıyız çünkü henüz geçmiş bir şey yok. Sen ne düşünüyorsun?
B.B: Geçmiş bir şey yok ve maalesef ikinci dalganın konuşulması komplo teorisinin ötesinde. Rakamlar arttıkça önlem almak için yaz dönemi geçtikten sonra yeniden kapanarak dikkat etmek durumunda kalabiliriz. Dolayısıyla aslında di’li geçmiş zaman kullanmak hiç doğru değil.
G.Y.E: Evet tedbiri elden bırakmamamız gerekiyor. Doğaya dönüşten sonra benim poster gibi hayran kaldığım başka bir fotoğrafa geçiyoruz. Hikayesini anlatır mısın?
B.B: Teknoloji artık bizlere inanılmaz fırsatlar sunuyor. Biz kendimizle barışık olduğumuz zaman bütün dünyayı kucaklayabildiğimizi anladık. Dolayısıyla bazen kanatlara da ihtiyaç yok uçmak için, uçabildiğimizi gördük.
G.Y.E: Senin çiçeklerin içinde olduğun, “backstage” videomuz da bununla başlıyor.
B.B: Benim ismimin anlamı gül yaprağı. Gülün içindeki en küçük yaprak.
G.Y.E: Sen doğayı çok seviyorsun.
B.B: Evet, doğayı çok seviyorum ama aslında doğayla tam anlamıyla organik bir bağım olmadığını kendime itiraf ettim. Küçük bir bahçe yaptım, Mowrez’ler de bunun bir parçası oldular. Domateslerimizi ektik. Yaptığımız programın içeriğinde biraz onlar da var.
G.Y.E: O programları da merakla bekliyoruz. Umarım yavaş yavaş seslerini duyacağız. Çok küçük kısımlarından bahsettin röportajda.
B.B: Paylaşmak için doğru zamanı bekliyoruz. Bir yandan da bazı kısımları eksik kaldı ve onları tamamlamak için biraz zamana ihtiyacımız var. Benim çekimlerim de başladı, sete gidiyorum.
G.Y: Biraz da ondan bahsetmek istiyorum. İnanılmaz yoğunsun. Bu yoğunluğun arasında bize zaman ayırdığın için teşekkürler. Setten çıktın, bizimle ilgilendin ve ardından tekrar sete gittin.
G.Y.E: Nasıl bir yapım bekliyor bizi?
B.B: “Hekimoğlu” dizisinde rol alıyorum; gerçekten çok beğendiğim bir iş çıkarıyoruz. Bir yandan da tabii gerginlik var ne olur ne biter, daha önce bilmediğimiz bazı dinamiklerle oynuyoruz. Tüm ekibin yüzünde maske, oynarken acaba “Herkes korunuyor mu?’’ diye gözümüzle etrafı taradığımız ve sonrasında kendimizi oyuna bıraktığımız bir set hali yaşıyoruz. Bu anlamda da aslında anlamların değiştiği bir yerden geçiyoruz. Çok keyifliyim, daha önce oynadığım hiçbir karaktere benzemiyor Selin. Dolu dizgin bir şekilde tüm çekimleri Eylül’e kadar tamamlamaya çalışıyoruz. Bu sebepten biraz yoğunum.