13 Ekim 2015’te Marianne Faithfull bir kez daha İstanbul’da Cemal Reşit Rey’de /CRR’de sahne alacak ve 50 yıllık kariyerini sahneye sığdıracak. Öncesinde ise sahne Hauschka’nın. Rock dünyasında divalardan söz edilecekse, rahatlıkla Marianne Faithfull’dan başlanabilir. Üstelik bu diva 2014’te, popüler deyişle “50. sanat yılı”nı tamamladı bu dünyada. Daha 17 yaşında, o efsane Rolling Stones partisindeki “dikkat çekmiş olan kız” iken, üç ay sonra Stones şarkısı ‘As tears go by’ ile listelerdeydi. Sonrasında ise bir hayatı dolu dolu yaşamak için ne gerekiyorsa hep o yerlerde. Avusturyalı bir baronesin kızı olan Marianne Faithfull’un bu 50 yıla neler sığdırdığını basitçe sıralamak bile hiç kolay değil: Rolling Stones ile birlikte yuvarlanan bir taş, boğuk sesli bir kahraman, bir oyuncu, balad okurken punk’a geçebilen bir cambaz, Beat yazarları Allen Ginsberg ve William Burroughs’un dostu, bir ‘femme-fatale’, Kurt Weill-Dylan-Patti Smith-Leadbelly-Tom Waits-Donovan-Lennon-Van Morrison yorumcusu.“Bütün şarkılarımda hayatımdan bir şeyler vardır.
Mesela ‘She’de bir parça Ingrid Bergman, bir parça Marlene Dietrich, bir parça da Greta Garbo vardır. Çok çok güzel ama ne istediğini söyleyemeyen kadınlar... Bir anlamda kendimi de öyle görüyorum” diyor. Faithfull’u bir kez daha İstanbul’da izleyebilecek olmanın en önemli nedeni, 20. albümünü çıkarmış olması. Give My Love To London isimli albümün iki farklı yüzü var. Birinde şarkıcının, dünyanın içinde bulunduğu duruma karşı artan öfkesi ve karanlık hisleri dinleyiciye yansıyor. Diğer yüzde ise daha içe dönük, daha hayat dolu bir Faithfull var. 2013 yılında Los Angeles’da geçirdiği bir kazada kalça kemiğini dört yerinden kıran şarkıcı altı ay boyunca Paris’te iyileşmeyi beklemiş. “Çok berbattı ama bir yandan da hayatımda kesintisiz olarak şarkı yazabildiğim en uzun dönem buydu. Bu bakımdan da iyiydi.” diyor.
İşte bu sürecin meyvesi, yeni albüm Give My Love To London ve her zaman olduğu gibi işin içinde göz kamaştıran bir ekibin parmağı var. Kimi sadece bir dokunuşla, kimi sadece bir fikirle, kimisi ise doğrudan işin içinde: Adrian Utley (Portishead), Brian Eno, Ed Harcourt,Warren Ellis & Jim Sclavunos (The Bad Seeds), Nick Cave, Roger Waters, Steve Earle, Tom McRae ve Anna Calvi. Faithfull çağırırsa kim “hayır” diyebilir ki... “Yolun başında biraz kural dışı düşlerim vardı. Gönlümü eğlemek istiyordum-hep yaptığım gibi. Ama bir pop şarkıcısı olmayı özellikle istemiyordum. Kendime örnek aldığım kişi hep Billie Holiday olmuştur” diyen Marianne Faithfull, CRR’de kim bilir daha neler diyecek.