Eski çağlarda, insanlar acıktıklarında karınlarını doyurmak için yerlermiş ve zaten işlerinin büyük bir kısmı bedensel olarak çalışmayı da gerektirdiği için yediklerinin kalorisini büyük ölçüde yakarlarmış. Toplumların gelişmesiyle ve tüketim seçeneklerinin zenginleşmeye başlamasıyla "yemek" artık sadece açlığı doyurmak için değil, keyif almak için de gerçekleştirilen bir davranış olmaya başladı. Hepimiz gündelik yaşamımızda, zaman zaman, sadece tadını sevdiğimiz için, keyif almak için bir şeyler yiyebiliriz. Ancak, bunun sıklığı artmaya başlamışsa ve üzüntü, stres, öfke gibi olumsuz duyguları her hissettiğinizde; kendinizi buzdolabının önünde, özellikle de hemen tüketebileceğiniz şekerli, yağlı, unlu yiyeceklere elinizi uzatırken buluyorsanız, duygusal yeme atakları yaşıyor olabilirsiniz.
Duygusal yeme davranışında kişiyi yemeye yönlendiren şey aslında "açlık" değil, "çözümlenemeyen duygulardır". Açlık yavaş yavaş gelişir ve midede hissedilir. Buna karşılık, duygusal yeme atağı aniden meydana gelir ve özellikle ağızda, "bir şeyler yeme isteği" olarak kendini gösterir. Duygusal yeme eğilimi olan kişiler baş edemedikleri olumsuz duygularının neticesinde hemen bir şeyler atıştırarak, kendilerini o an için rahatlatırlar. Ancak, çoğu zaman farkına vararak, keyfini çıkararak yenmez bu atıştırmalıklar. Tam tersine bir de bakılır ki koskoca bir paket cips bitivermiş, ya da en büyük boy çikolata paketinden geriye bir şey kalmamış! Sorunlarıyla direkt bir biçimde yüzleşemeyen, sıkıntılarına çözüm bulmaya çalışmayan bu kişilerin yedikleri, adeta bir ağrı kesici görevi görür, ama her ağrı kesici gibi etkileri sadece kısa bir süre içindir! Bir sonraki sıkıntı verici ve baş etmesi güç duyguda, bu kişiler kendilerini tekrar yemekle teskin etmeye çalışır ve bu böyle sürer gider. Duygusal yeme eğilimi olan kişiler, artık bir süre sonra fazla kilolu kişiler haline gelir ve ondan sonraki süreçte baş etmeleri gereken şeyler bir değil birkaç tane olur: İlk etapta kendini gösteren duygular (stres, üzüntü, can sıkıntısı, kızgınlık) ve yedikten sonra hissedilen pişmanlık, suçluluk, başarısızlık düşünceleri... Bu durum tam bir kısır döngüye dönüşüp, yıllar boyu devam edebilir.
Duygusal yeme, arkasında suçluluk bırakır; fiziksel açlığı doyurmak için yenen yemek ise bırakmaz. Tok olduğunuzda bile, bir duyguyu tatmin etmek için yiyor iseniz, bundan sonra da yemeye devam edeceksiniz demektir. Aç olduğunuz için yediğinizde ise doyduğunuzda duracaksınız. Duygusal açlık bastırdığı zaman; bunun en önemli belirtilerinden biri, belirli bir yiyecek üzerine odaklanmanızdır. Bunun daha çok bir rahatlatma yemeği olduğunu bilirsiniz. Rahatlatıcı yiyecekler, insanların bir duyguyu sağlamak ya da sürdürmek için tercih ettikleridir. Negatif ruh halleriyle birlikte gelen istek yeterince ilginç değilmiş gibi, bazı insanlar kendilerini ancak bu yemeklerle iyi hisseder. Dondurma rahatlatıcı yemekler listesinin en başında gelenlerden birisidir. Dondurmadan sonra, kadınlar için çikolata ve kurabiye; erkekler için pizza, biftek ve şarküteri gelir. Hepimiz bazen duygusal sebeplerden dolayı yeriz. Ama yemek yemek, duyguları ayarlamak için insanın tek ve ana stratejisi haline gelmemelidir. Özellikle de o insan seçimlerini son derece sağlıksız yiyeceklerden yana yapıyorsa.